1 Mayıs İlk kez 1856’da Avustralya’da başlayan daha sonra 1 Mayıs 1886’da Amerikada İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde resmilik kazanan,14 Temmuz-21 Temmuz 1889’da Fransızların 1 Mayıs gününü tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar vermesiyle dünya da meşruluk kazanmıştır. Türkiye’de ise 1912 yılında İstanbul`da ilk defa 1 Mayıs kutlaması gerçekleşmiştir.
Sözde İşçi Bayramı olduğu ifade edilen, işçilerin sorularını, sıkıntılarını kaldırmayı, işverenler ve işçiler arasındaki hak ve hukuklarını değerlendirip iş verimini artırarak devlet ekonomisine daha güzel nasıl katkıda bulunulabileceğinin konu edilmesi gereken 1 Mayıs, uygulamaya gelince ülkemizdeki her türlü marjinal sol grupların ve yasa dışı terör örgütlerinin anarşik eylemlerine alet edilmektedir. Öyle ki bu örgütler 1 Mayıs’ı ve Taksim Meydanını en kuvvetli provakasyon fırsatı olarak değerlendirmekte, bu konuda son derece aşırıya giderek, her türlü günahın aleni bir şekilde işlenme mahalli olan Taksim Meydanı ile Dinimizin en kutsal mabedi olan, diri ve ölü tüm Müslümanların yüzlerini çevirdiği kıblegahımız olan Kabe’yi Muazzama’yı kıyaslama küstahlığında bulunarak bu kutlamaları sanki dini bir vecibe havasına sokmaya gayret etmektedirler.
1 Mayıs artık samimi bir şekilde işçi haklarının savunulduğu kutlamalar olmaktan çıkarak, işçi kardeşlerimizin isim ve emeklerinin istismar edilerek sömürüldüğü bir kara propaganda aracı haline getirilmiştir. Kanlı Taksim olaylarından sonra kanunen her türlü kutlamalara kapatıldığı ve Taksimin yerine daha büyük meydanlarda bu kutlamaların yapılmasına imkan verildiği halde, bu marjinal sol grupların ve terör örgütlerinin Taksim Meydanında ısrar etmeleri, amaçlarının 1 Mayıs’ı ve İşçi kardeşlerimizi kutlamak değil kötü niyetlerine alet ederek ortalığı savaş alanına çevirmek için istismar ettiklerinin açık bir kanıtıdır.
Elbette çalışan bir insan hakkı neyse onu almalı ve sonuna kadar bunun arkasında olmalıdır. Ancak hakkı olanı almanın yolu böyle meydanlarda azgınlık ve taşkınlık yaparak, başkalarının malını ve hakkını gasp ederek olmamalıdır.
Dinimiz İslam hak ve hukuk konusunda son derece hassastır. Bir insan köle bile olsa ona zulmedilmesine asla müsaade etmez. Bu sorunların çözümü Günümüzde ki gibi işçi ve işvereni iki düşman ilan edenler gibi değil ‘’Onlar sizin kardeşlerinizdir. Yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin’’ düsturuyla ikisini kardeşlik bağıyla bağlayarak gerçek hak ve hukuka kavuşturmuş olan İslami ölçülere uymakla mümkündür.
Kardeşlik çağrısı bizden muvaffakiyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri kurulu