Marifet Derneği 28. sayısından iktibasla İDDEF ve İsmailağa Vakfı yetkililerinin Efendi Hazretlerimize karşı göstermiş oldukları teslimiyet anlayışına ve O’na reva gördükleri muameleye değinmiştik.
Bir kere vuku bulmuş münferit bir hadise gibi görünen bu olay; buzdağının sadece görünen küçük bir kısmını oluşturuyor. Göremediğimiz kısmı ise daha derinde ve çok daha büyük.
Basit gibi görünen bu hadise; aslında İDDEF ve İsmailağa Vakfı yöneticilerinin Efendi Hazretlerine bakış açıları, Mürşidi kamillerine yaklaşımları, olaylara karşı verdikleri tepkileri ve kendilerini yerine koydukları makamı yansıtması açısından çok önemli bir hadise..
Bu hadise camiada söz sahibi olanların; kendileri için camiada nasıl bir düzen kurduklarını, kendilerini Efendi Hazretlerinin yerine nasıl koyduklarını, hatta kendilerini Efendi Hazretleri’nin kararlarını iptal ettirebilen ve yerine kendi kararlarını uygulattıran, Efendi Hazretlerinin kararının da üstünde, olağanüstü yetkilerle donatılmış özel bir makama nasıl yükselttiklerini göstermesi ve gözler önüne sermesi açısından çok önemli bir hadisedir.!
Bu hadise; aynı zamanda tüm bu yapılanlara karşın, “Efendi Hazretlerimizin Müridiyim.” diyen ihvanın, Sultanımıza reva görülen bu zulümler karşısında, Efendi Hazretlerimizi nasıl yalnız bıraktıklarını, Efendi Hazretlerine bu muameleleri yapanları baş tacı ederek ya da en azından onlara karşı sessiz kalarak Efendi Hazretlerimize rağmen bu kişileri nasıl desteklediğini, nice müridanın Efendi Hazretlerinden önce, Efendi Hazretlerine varmadan, takılıp kaldıkları bir sürü Efendilerinin olduğunu göstermesi açısından da son derece önemli bir hadisedir.
Hani cemaatimiz arasında hep söylenegelen ama, hiçte önemsemediğimiz bir konu var: “Efendi Hazretlerinin anlatmak istediğini değil de; kendi anlamak istediğini Efendi Hazretlerimize tasdik ettirme anlayışı” hani Efendi Hazretlerinin odasındayken O’nun “A” dediği konunun “B” ye , “C” ye,”Z” ye dönüşerek odadan çıktığı konu var ya; Efendi Hazretlerinin sözünü ya da hükmünü kendi yorum ve ilaveleri neticesinde O’nun muradıyla hiç alakası olmayan bir vaziyete çevirerek, o kişinin kendi anlamak istediği kişisel arzularına büründürme mantığı var ya; işte bu sarık olayı da inanın bu durumdan daha feci, daha beter bir durumdur.
Videolarda da açıkça izlediğimiz üzere; İddef ve İsmailağa Vakfı yetkililerinin sarık konusunda ve daha yüzlerce örnekte Efendi Hazretlerine karşı gösterdikleri tutum, Efendi Hazretlerine kendi kararlarını onaylatarak “izin aldık.” diyen tevilcilere bile rahmet okutacak cinsten…!
Şu hale bakın ki; Bir zamanlar Efendi Hazretleri için gözünü bile kırpmadan canını feda etmekten çekinmeyen cemaatimiz bugün; Efendi Hazretlerimizin hüküm verdiği bir konuda, Efendi Hazretlerimizin kararını başka bir mercie havale edebiliyor ve diyorlar ki: “Hocam, Efendi Hazretleri sarığı dışarıda takın dedi. Siz bu konuda ne dersiniz.?” diye sorabiliyorlar! Fesübhânelĺah! İşte burası bu cemaatin tökezlediği ve belini doğrultamadığı noktaydı.
Kendisine böyle bir soru yöneltilen o hoca efendi ise; “Ne münasebet kardeşim! Efendi Hazretleri’nin hüküm verdiği bir konuda konu kapanmıştır. Daha bunun ilerisi gerisi yoktur.” demek yerine, Efendi Hazretlerimizin bu kararını İsmailağa Vakfı hocalarını kastederek: “Bir büyüklere soralım.” diyor.
Bu hoca efendi, vakfın hocalarını Efendi Hazretlerinden daha mı büyük görüyor ki Efendi Hazretlerinin verdiği kararı o hocalara sorma gereği duyuyor.? Ve bu büyüklerin kararını Efendi Hazretlerimizin kararından daha büyük ve en doğru karar olarak mı görüyor ki; Efendi Hazretlerimizin hükme bağladığı bir konuyu; tutup daha başkalarına sorma gereği duyuyor. İşte burası da, bu hoca efendinin tökezlediği ve o büyük dediği kişilerle hayatının en zor imtihanlarını yaşayacağı konuydu.
Seen! Efendi Hazretleri’nin emru fermanı olan bir konuda, O’nun hükmünü sorgulayacak başka büyükler kabul edersen; Allah da sana hayatının en büyük imtihanlar zincirini bu büyük! kabul ettiklerinin eliyle gönderir.
Gelelim kendilerine “Büyük” denilen aksakallılara.! Bu büyükler! Kendilerine birilerinin büyük demesiyle büyük olunmadığının imtihanını verdiler bu sarık olayında. Birileri kendilerine “Efendi Hazretleri “sarık takın” dedi. Ne dersiniz? deyince onlar: “Efendi Hazretlerimiz, ne buyurduysa hüküm odur. Bu işin lamı cimi, ilerisi gerisi yok!. Biz kim oluyoruz ki; Efendi Hazretlerimiz bir şeye hükmetmişken ona ilave ve çıkarmada bulunabiliriz. Bizler Efendi Hazretlerinden daha mı iyi biliyoruz? Bu nasıl bir terbiyesizliktir? Sen bize neyi teklif ettiğini biliyor musun? Demek yerine;” Sanki “Bu olayı etraflıca bir ele alalım. Altını üstünü iyice bir inceleyelim ve Efendi Hazretlerinin göremediği, bilemediği hususları masaya yatıralım” dercesine hareket ettiler. Bu kapıda büyüklüğün; birilerinin onlara büyük demesiyle ya da Efendi Hazretlerinin hükmünün üzerine hüküm vermekle olmadığını ve Efendi Hazretlerimize rağmen bu kapıda büyüklük diye bir şeyin olmadığını anlamadılar. İşte burası da, onların ayaklarının tökezlediği ve imtihanı kaybettiği yerdi.
Ey İDDEF ve İsmailağa Vakfının Hocaları..!
Yaptığınız bu hareketlerle, Sizler bu camianın içini boşalttınız.! Sizler bu cemaatte ne kötü bir çığır açtınız! Müridanın mürşidine, teslimiyetini engellediniz! Mürşidi kâmilin acımasızca sorgulanma kapısını açtınız! Mürşidi kâmilin her türlü eleştirilip, hesaba çekilebileceğinin örneği oldunuz.!
Sizler bu kapıda; Mürşidi kâmilin imtihana çekilebileceğini, O’nun hükmünün kaldırılıp yerine kendi hükümlerinizin konulacağının ne kötü bir örneği oldunuz!
Sizler bu kapıda; mürşidi kâmilin aciz ve noksan görülebileceğinin, ona daha hayattayken, ölü muamelesi yapılabileceğinin çok kötü bir örneği oldunuz.
Sizler bu kapıda; sulhun değil kavganın, birlik ve beraberliğin değil; ayrılık ve gayrılığın, kardeşliğin değil, fitne ve kargaşanın çok kötü birer örneği oldunuz. Sizler bu kapıda bunca ifsadı yapanların, ıslah edici olarak anılmalarının mimarı oldunuz! Sizler bu kapıda; insanların tarikatı bozabileceklerinin çok ama çok kötü bir örneği oldunuz.! Hiç de hak etmediğiniz halde camiayı yönetir konumunda kendinizi bulmanız; sizi sarhoş etti.! Eğer kendinize gelmezseniz; ihtiraslarınız ve inadınız sebebiyle Efendi Hazretlerine yaptığınız haksızlıkların ve içini boşalttığınız bu camianın vebalini ödeyemeyeceksiniz.!
Efendi hazretlerimize Yapılan Haksızlıkları Duyurmak Bizden, Kapıyı Bozmak Sizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.
İsmailağa Derneği Yazı İşleri Kurulu