Selahattin Hoca Konusu (1)
Marifet dergisi 28.sayı, sayfa 19; “Efendi Hazretlerinin İsmailağa Camiinin şu anki imamı Selahattin Hoca hakkında buyurduğu; “Onu bize yardım etsin diye getirdik, o gitti onlara yardım etti.” kelamında ki “onlar” kim? (Bu Kelamın şahidi ve nâkili Cübbeli Ahmet hocadır.)
Aah Selahaddin Hocam..!
En başta senin İsmailağa camiine imam olarak gelmeni Efendi Hazretleri istediği ve Kütahyalara kadar gidip sana; “İsmailağa camiine gel!” dediği halde, İsmailağa Vakfı tarafından “Efendi hazretleri Selahattin hocanın buraya imam olarak gelmesini istese de, bizler şu üç kişiden birinin gelmesini istiyoruz.” diyerek İsmailağa camiine tayin için girdiğin nakil imtihanında, karşına vakıf tarafından üç kişi daha imtihana sokulmuştu. Sen bunu gördüğünde, bazı şeylerin yolunda gitmediğini, hatta tersine gittiğini hemen anlaman lazımdı. Çünkü ortada ciddi bir konu vardı! Efendi hazretleri kendi camiine, tekkesinin merkezine imam olarak gelecek kişi şu olsun diye irade gösteriyor ve senin o camiye gelmeni istiyor, ancak buna karşılık vakıftan birileri de çıkıp Efendi Hazretlerine rağmen, O’nun muradının hilafına: “Hayır İsmailağa camiine falan, falan veya falan kişilerden biri imam olacak!” diyebiliyorlardı. Sen ise, seninle yarışan bu kişilerle beraber imtihana girdin ve bileğinin hakkıyla o sınavı kazanarak İsmailağa camiine imam oldun.
Ancak sen bu olayı görüp, yaşayan bir kişi olarak; Efendi Hazretleri bir şey istediğinde onun muradını iptal ederek, kendi isteklerinin olmasını dayatan bir yapının İsmailağa’da var olduğunu, daha o gün anlamalıydın!
Ama sen, samimiyetinden dolayı herkesi kendin gibi saf bir şekilde Efendi Hazretlerine teslim olan, muradı olmayan müritler zannettin. Olayların derinlemesine içyüzünü araştırıp, tahlilini yapmadın! Olayların senin zannettiğin gibi olmadığını çok geç anladın! Anladığında ise Efendi hazretlerinin; “Biz onu bize yardımcı olsun diye getirdik. O gitti onlara yardımcı oldu.” sözünün muhatabı oldun…
Demek ki neymiş; Efendi Hazretlerimiz, “kendi hükmünü iptal ettirerek”, şahsî fikirlerini yerleştirmek isteyen bu kişilerle”, doğal olarak arasına mesafe koymuş, bu kişiler içinse; “onlar ve biz” ayrımından bahsetmektedir.
Aah Selahattin Hocam..!
Gördün mü Efendi hazretlerinin; “onlar ve biz!” diyerek arasını ayırdığı kişileri sen nasıl tespit edemedin? Senin düştüğün ve bir daha da toparlayamadığın konu aslında bu idi. Efendi Hazretleri bu kişilerin gerçek yüzünü, daha en başta sana gösterdiği halde, sen bunu nasıl göremedin?
Halbuki sen İsmailağa camiine geldiğinde, ilk başta cemaati nasılda toparlamıştın! Pazar günleri erkeklere, pazartesi kadınlara yaptığın sohbetlerle camiada yeniden bir canlılık, yeniden bir kardeşlik ve toparlanma havası esmeye başlamıştı. Sen bu arefede, ne vakıf, ne şu, ne bu hiç kimseye bakmadan, sadece Efendi Hazretleriyle direkt bağlantı içinde olarak hareket etmiş olsaydın, hem kendin, hem cemaatimiz için, hem de kendi fikirlerini Efendi Hazretlerine dayatmaya kalkan bu kimseler için son derece hayırlı olacaktı.
Ama sonra ne olduysa oldu kendilerini kraldan çok kral, Efendi Hazretlerinden çok Efendi yerine koyan bu kimselerin ifadelerine baktığında, başına gelmeyen kalmadı. Onların senin kulağına üflemesiyle biranda kendini sonu gelmez kavga ve tartışmaların merkezinde buldun. Büyük zannettiğin bu kimselerin ne kadar basit ve küçük olduğunu, sana hayatı zindan edip, seni canından bezdirdiklerinde en son anladın. Ne arkanda kılınan namazın sahih olmadığını, ne sohbetlerine gidilmemesi gerektiğini bıraktılar. En son üzerine kuma gönderir gibi, seni yokluğa mahkum eder şekilde yeni bir imam atamaları ise bardağı taşıran son damla oldu. Bir ara dayanamayıp kayıplara karışmıştın ama senin de bu konuda hiçbir kusurun yok değil Hocam!
Arkanda Efendi Hazretleri varken, Efendi Hazretleri seni alıp İsmailağa camiine bizzat imam yapmışken, senin neyine gerekti gidip te Efendi hazretlerine rağmen, O’nun paralelinde, Onunla beraber başka büyükler tanımak..!
Efendi hazretleri dışarıda “sarık sarın” diye hükmetmişken senin neyine gerekti Hocam; “bu konuyu bir de büyüklere soralım” diye cevap vermek! Bu ifadeyi sen nasıl kullanabildin Hocam? “Efendi Hazretlerinden başka büyük mü var ki böyle bir ifade kullanabildin” demezler mi sana Hocam!
“Senin gözünde bu aksakallılar, Efendi Hazretlerinden daha mı büyük ki Efendi hazretlerinin hüküm verdiği bir konuda: “bu konuyu şimdi bir de büyüklere soralım” demeye nasıl cüret edebildin demezler mi sana Hocam?
Hocam! Yoksa sen, bu büyük tuttuğun kişilerin mi müridisin ki Efendiye rağmen, onların görüşünü alalım diyebiliyorsun? Senin için bu aksakalların verdiği kararlar, Efendi Hazretlerinin verdiği kararlardan daha mı doğru, daha mı kıymetli ve değerli ki, Efendi Hazretlerine rağmen bu konuyu bir de büyüklere soralım diyebildin?
Yetmiyor bir de üstüne üstlük Efendi hazretlerimizi, verdiği karardan caydırmak için uğraşan bu kişilerin dolmuşuna binerek Efendi Hazretlerine karşı çıkanlarla beraber giderek bu konuyu Efendi Hazretlerine izah etmeye kalktınız.
O gün Efendi hazretlerinin huzuruna bunlarla beraber sen neden gittin Hocam? Efendi hazretlerine, verdiği kararın haşa yanlış olduğunu ima etmeye kalkan bu kişilerle beraber olabilmeyi sen kendine nasıl layık görebildin Hocam?
O gün Efendi Hazretlerinin morali nasıl bozulmuştu da: “Ben zaten yaşlandım böyle şeylerden anlamam” dedirtenlerle yan yana nasıl olabildin Hocam? Bu hususlara biraz daha dikkat etseydin, tüm bunlar başına gelmezdi Hocam!
Ey İDDEF ve İsmailağa Vakfı..!
Rahmetli Hızır Hoca yendi, rahmetli Bayram hoca yendi ve Selahattin Hocayı da siz yediniz! Daha nice hocaları çeşitli iftira ve karamalarla yediniz ama bunu şöyle bilin ki; Bundan sonra bu kapıda Kıymetli Hocaları ve Camiamızın her bir ferdini yedirtmeyeceğiz!
Bu konuya şimdilik bu kadar değinip, bu kadarla yetinirken devamını yarın yazacağımızı hatırlatırız.
Hakikatleri duyurmak bizden, Uyanmak sizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.
İsmailağa Derneği Yazı İşleri Kurulu