İslam Aleminin Dertleri ve Çözüm Yolları | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

İslam Aleminin Dertleri ve Çözüm Yolları


Müslümanlar dünyanın en büyük ve en zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahipler. Başta Ortadoğu olmak üzere Afrika, orta Asya, Türkiye ve tüm İslam toprakları yeraltı kaynakları, yerüstü verimli arazileri ve tarihi zengin mirasıyla çok önemli bir coğrafyada ikamet etmekteyiz.

Ancak Müslümanların sahip olduğu  bu maddi ve manevi kaynaklar; yani Kâbe i Muazzaması, Mescidi Nebevisi, Mescidi Aksası, petrol ve doğalgaz madenleri,  mümbit verimli arazileri, su kaynakları, denizleri, sahilleri, boğazları vesaire Müslümanların sıkıntı ve sorunlarının bitmesine değil, tabiri caizse bu zenginlikler adeta sorunlarının artmasına sebep olmuştur.
Maddi ve manevi dünyanın en zengin kaynakları Müslümanların elinde olduğu halde Müslümanın fakiri, zalim ve despotların ayakları altında ezilirken, zengini ise, paralarını İsviçre bankalarına yatırmış, sadece kendi şahsi menfaatleri için yaşayan, gözünün önünde yaşanan vahşet ve zulümleri görmeyen bir vaziyette.

Birlik ve beraberlik ortadan kalkmış, birileri ağlarken; diğerleri, ağlatanlarla beraber olmuş, halkları günaha batmış, sefahat ve eğlence ile gününü gün etmekteler.

Bu ülkelerin zengini de fakiri de Türkiye’mizi örnek almakta. Zengini; içki, kumar, fuhuş ve eğlence cenneti ya da fırsatlar ülkesi olarak Türkiye’yi örnek alırken, fakiri ise ümmetin kurtarıcı umudu olarak Türkiye’mizi örnek  almakta.

Elimizde Mescidi Haram yani Kabe-i Muazzama gibi, Mescidi Nebevi gibi muazzam bir güç ve zenginlik kaynağı varken ve her sene hac mevsiminde 5 milyona yakın hacı, hac mevsimi dışında ise milyonlarca Müslüman o kutsal topraklarda bir araya gelirken, bizi birbirimize düşürüp kırdıran bu sömürgecilere bir öfkemizin, bir lanetimizin olmayışı acınaklı halimizin en  açık resmidir.

Bu kadar insan bir araya gelmişken; İsrail’e, Amerika’ya hep bir ağızdan tekbir getirilip beddua edilebilseydi Siyonist ve emperyalistlerin zulüm düzenleri bir anda yıkılırdı. Yeter ki biz dostumuzu düşmanımızı bilelim.

Uluslararası enerji ve silah baronları, İslam ülkelerinin bu zenginliklerine sahip olabilmek için Müslümanların başındaki satılmış idarecilerine silahlar satıp, kardeşi kardeşe kırdırarak, savaşlar, harpler ve darplarla Müslümanların nefes almasına imkan vermemektedirler.

Öyleyse ne yapmalıyız? Yapılması gereken, önce tövbe ve istiğfarla halimizi ıslah etmeliyiz. Müslümanın dostu düşmanı kimdir çok iyi tanıyıp, dost ve kardeşimize sahip çıkmalı, düşmanlarımızın şerlerinden emin olabilmek için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.

Parti, grup, fırka ve hizipçilik yapmamalı, düşman olmak için nefsimizin ve kâfirlerin yeterli olduğunu bilmeliyiz. Müslüman halkımız ve gençliğimizin şuurlandırılması için ne yapılması gerekiyorsa var gücümüzle elimizden geleni yapmalıyız. Kurtuluş için ise somut adımlar atmalı, İslam ülkeleri arasında sağlıklı bir bilgi ve iletişim sistemi kurmalıyız.

Birbirimizle tarihi, ticari, siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma projelerini bir an önce hayata geçirmeliyiz. Bunu gerçekleştirmek için ise Avrupa Birliği yerine İslam birliğini kurmalı, Nato yerine İslam ülkeleri ortak savunma hattını kurmalı ve İslam ülkeleri ortak para birimine bir an önce geçmeliyiz.

Müslümanların derdiyle dertlenmek bizden, muvaffakiyet Allah’tandır.

Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu

Yorum yapın
    1. Zeki Aslan diyorki;

      Bugün islam aleminin sorunu, tâbiiyyetsiz yaşamak. İslam, tâbiiyyetle yaşanır. Sahabe, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn, tâbiiyyet sistemiyle yaşamışlardır. Osmanlı da, padişahtan dağdaki çobana kadar toplumun büyük kesimi mutlaka bir veli-mürşide bağlı olarak yaşamışlardır. Osmanlı’nın başarısının sırrı bu yaşantı şeklinde idi. Günümüzde bu terkedildi. Kitaplar okumakla islam yaşanır zannettiler. O yüzden fırkalara ayrıldılar.