İDDEF dostu İsmailağa Vakfı Yöneticisi Seyfettin İnancın annesinin mağdur ettiği kişiler ile alakalı birinci ve ikinci yazılarımızın toplumda geniş bir yankı uyandırması ve bu kadın tarafından aldatılıp, mağdur edilmiş ihvanımızın yoğun talepleri üzerine konuyla alakalı 3. yazımızı kaleme alma gereğini hissettik.
Konunun hassasiyetine binaen gelişmelerle birlikte bu konunun takipçisi olacağımıza söz veriyoruz.
1- Yazılarımızı okuyup, dinleyen bir çok mağdur ihvanımız, bizlere ulaşarak verdikleri yeni bilgilere göre kendilerine yardımcı olmamız hususunda gözü yaşlı bir şekilde yalvararak, İsmailağa Vakfı yöneticisi Seyfettin İnancın annesinin kendilerini dolandırıp, sonrasında ise ortadan kaybolduğu; inançlarzede mağdurlarının sayısının da, dolandırdığı rakamların da bizim verdiğimiz bilgilerden çok daha fazla olduğu ve bu işin yaklaşık 20 senedir devam ettiği; geçen bu süre ile birlikte bu 5 trilyon rakamının, en az 4 kat daha fazla olduğu iddiaları doğru mudur?
2- Mağdurların gözü yaşlı bir şekilde bizlere anlattıkları : “İsteseler bizim paramızı verecek güçleri var. Ancak, bizlerden aldıkları paralarla açtıkları “Nezih Giyimi” ve üzerlerine kayıtlı olan ne kadar mal, mülk ve hesap varsa apar topar yakınlarının üzerine devretmeye başladılar. Böylece ellerinde hiçbir şey yokmuş gibi göstererek bizleri mağdur etmeye devam edecekler. Ne olursunuz bu işe bir engel olun” şeklindeki ifadeleri doğru mudur?
3 – Seyfettin İnancın annesi ve bu işi beraber çeviren kişilerin, mağdurları arayarak; “Verdiğiniz paranın yüzde 20’sini almaya razı gelir de, “Paramızın tamamını aldık” diye belge imzalarsınız o zaman paranızı veririz. Yoksa, onu da alamazsınız.” şeklinde korkuttukları iddiaları doğru mudur?
Başta Seyfettin İnanç, annesi ve Mahmut İnanç olmak üzere, Ey İDDEF ve İsmailağa Vakfı yöneticileri …!
Gözü yaşlı bu insanların mağduriyetlerini işitip gördüğünüz halde, neden “görmedim! Duymadım! Bilmiyorum!” şeklinde üç maymunları oynamaya devam ediyorsunuz?
Bu insanların mağduriyetleri, sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Bu konu bu kadar uzayıp dallanıp budaklandığı halde, neden çözüm bulmak için kılınızı kıpırdatmıyorsunuz?
Hazreti Ömer’in;
“Kenarı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, Gelir de adli ilahi Ömer’den sorar onu.” sözünü hiç mi duymadınız? Yoksa kurtların kapıp götürdüğü o kuzular, sizin olmadığı için mi bu feryatları duymuyorsunuz? Sizin adalet anlayışınız böyle mi oluyor?
Bu insanlar, gözü yaşlı, kalbi kırık bir şekilde “vicdanınız ne zaman insafa gelecek?” diye bekleşirken; böyle önemli bir konuyu halletmedikten sonra, sizler vakıf odalarında ne iş yaparsınız? Hatme hâceler de, Camii şeriflerde hangi maske takarak bu insanların yüzüne bakabiliyor, Çarşamba sokaklarında hiçbir şey olmamışçasına rahat rahat nasıl dolaşabiliyorsunuz?
Mazlum, sizin en zayıfınız, zalim de sizin en güçlünüz olsa dahi; “mazlumun hakkını o zalimden söke söke alırım” diyemiyorsanız, bırakın o yapıştığınız koltukları da, belki birileri gelir de, sizin beceremediğiniz o işleri tamamlarlar.
İnsanlar sizden, lütufta bulunmanızı değil, haklarını ödemenizi beklerken; bir de kalkıp Paşa limanı Tuzla Tatil Köylerinde eğlenebiliyor; tüm bunlara rağmen lüks hayatınızdan vazgeçemiyorsunuz..! Pes doğrusu..!
Karısından, kocasından ayrılmak durumuna gelmiş, evladını evlendirecekken bunlara parasını kaptırmış, çocuğuna düğün yapamayan, başkalarından borç alıp kendi borcunu ödeyemeyen, psikolojileri bozulup sabahlara kadar uyuyamayan ve ilaçlara mahkum kalan gözü yaşlı ihvanımızın hakkını aramak, sosyal sorumluluk çerçevesinde bizim insani ve İslami görevimizdir.
Fatih Medreseleri olarak avukatlarımızla görüştük ve yalvararak bizlerden yardım bekleyen kardeşlerimiz gerekli evrak ve belgeleri hazırlayıp vekâletlerini bize verdikleri takdirde her türlü haklarını, hukuki ve yasal yollardan arayacağımızı ve bu işin takipçisi olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
İsmailağa Derneği Yazı İşleri Kurulu