Ramazan ayı hicretin ikinci senesinde Müslümanlara farz kılınmıştır. Maddi manevi yenilenme ayı olan Ramazan-ı Şerif’e Allah Resulü ve Sahabe Efendilerimiz büyük değer verirlerdi. Aslında onlar bu ayda özel bir yaşantıdan öte var olan güzelliklerini daha ziyadesiyle ortaya çıkarırlardı. Elhamdülillah bu gün tüm dünyada özelikle Türkiye’mizde Ramazana karşı güzel bir saygı ve değer verilmektedir. İnsanlarımız camilere, mukabelelere koşuyor, fakir fukarayı doyuruyor, ibadetlerine ve yaşantısına azami derecede dikkat ediyor. Fakat bu güzelliklerin sadece Ramazan ayında yapıldığını ve kaldığını görüyoruz, Ramazan Müslümanı olmaktan öte geçemiyor senenin tamamına bu güzellikleri taşıyamıyor ve elimizde tutamıyoruz.
Özelikle Ramazan’da gayret göstermemiz gereken konulardan biride bırakmak isteyip te bırakamadığımız manevi hastalıklarımıza ve ulaşmak isteyip te ulaşamadığımız manevi güzelliklere çalışmalıyız. Bir taraftan şeytanların bağlı olması, diğer taraftan oruçla beraber bunu kazanmamız mümkündür. Çünkü bu çalışmalar yapılmadığı takdirde Ramazan ayında kazandığımız güzelliklerin birçoğunu hatta tamamını Ramazandan kısa bir zaman sonra kaybedebiliyoruz. Bu ayda insan kendini muhasebeye çekmeli, Kulluğunu, ibadetlerini, karakterini, Mevla’ya olan yakınlığını, Rasulullah’a olan teslimiyet ve bağlılığını, dinine olan hassasiyetini gözden geçirmeli. Hangi tarafta ne kadar eksik varsa o boşluğu tespit edip eksiğini tamamlamalıdır. Bu şekilde imanın lezzetini, ibadetin zevkini, kulluğun mükemmelliğini yaşayacaktır.
Ayrıca Ramazan ayında düzenlenen Programlara da dikkat etmeliyiz. Ülkemizde birçok yerde Ramazan şenlikleri adı altında halkımızı sahurda, gün boyu, teravih vakitlerinde bu ayın ruhuna uymayan programlarla, dizilerle halkımızın Ramazan-ı Şerif’i zedelenmektedir. Görünüşte insanların kaynaşmasını bir arada eğlenceli bir ortamda toplanmasını sağlarken, aslında yüce dinimize köklü kültürümüze uymayan faaliyetler bizlere Ramazan-ı unutturduğu gibi kazandıklarımızı dahi kaybettiren ortamlarla doludur.
Rabbimiz tarafından Ümmeti Muhammed’e bahşedilen bu mübarek ayı boş geçirmemeye dikkat etmeliyiz. Allah resulünün ifadesiyle; “Oruçlunun uykusu ibadet, susması tesbih, emeli kat kat edilmiş duası makbul, günahı af edilmiştir.” Öyleyse her ânıyla dop dolu olan şu ayda oruçlarımızı, ibadetlerimizi, kulluğumuzu zedelemeyelim.
Son olarak şunu da ifade ederiz ki;
“Günleri uzatan, havaları ısıtan Yüce Rabbimiz iklimin bu haliyle bizlere oruç tutmayı emrediyorsa gelin hep beraber bu orucu tutalım, bahanelerden ve mazeretlerden uzak duralım.”
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu