Ülkemizde bir buçuk milyona yakın Suriyeli mülteci var. Ülkelerindeki savaş terör ve can güvenliğinin olmaması gibi nedenlerle ülkemizde hayata tutunmak için bizim şefkat ve merhametimize sığınmak zorunda kalmış bu insanların sadece 219 bini kamplarda kalıyor. 1 milyon 200 bini ise diğer şehirlerde son derece zor ve kötü şartlarda yaşam mücadelesi vermektedir.
Çok azı müstesna bu kimseler; özellikle büyük şehirlerin zor ve tehlikeli şartlarında hayatlarını idame ettirebilmek için uğraşıyorlar. Kamplarda kalan mültecilerin yiyecek, içecek, barınma, sağlık ve sınır dışı edilmeme gibi bir takım ihtiyaçları karşılansa bile; eğitim, cinsel istismar, keyfi yönetim, siyasi ve mezhepsel ayrılıklara dayalı can güvenliği sorunları da yaşamaktadırlar.
Kampların dışında kalanlar ise valilik ve kaymakamlıklara kayıtları varsa ücretsiz sağlık hizmeti alabilmekte, başka da hiçbir hak ve güvenceleri olmama gibi sorunlarla baş etmek için uğraşmaktadırlar.
Barınma, ısınma, yiyecek, içecek, can güvenliği, cinsel istismar, hırsızlık, dilencilik gibi suçlulara zorlanma, dil sorunu, toplumsal baskı ve dışlanmalar bu sorunların başında geliyor. Ayrıca kampların dışındaki mülteciler geçinmek ve hayatta kalabilmek için dilenmek ya da düşük ücretle son derece kötü şartlarda çalışmak zorunda kaldıkları için, çalışma ücretlerini düşürdükleri ve kira ücretlerini yükselttikleri gibi bahanelerle suçlanma durumunda kalıyorlar.
Dil bilmeyen, sığındıkları yeni yere yabancı olan ve ne şartla olursa olsun fazla para kazanmak zorunda kalan ve pazarlık şansları asla olmayan bu insanlar normal ücretlerle çalışmak ve daha fazla para kazanmak istemezmiş gibi kendilerine davranılıyor.
Suriye’deki savaş durumunun ne zaman sonlanacağının bilinmemesi, bilinecek olsa bile, kurulacak yeni rejimin karakterinin ne olacağının belli olmaması, mültecilerin daha çok uzun süre yurtlarına dönüşleri konusundaki belirsizliğin sürmesine sebep olmaktadır.
Devletimizin Suriyeli mültecilerin; çalışma ve istihdamı, barınma ve eğitimi, toplumsal hayata entegre olmalarına ve sağlıklı bir şekilde hayata kazandırılmalarına yönelik bütüncül bir politika geliştirmesi ve somut bir çözüm belirlemesi gerekir. Bu kimselere; hazıra dayalı besleme mantığıyla değil, ayakları üzerinde durabilmelerini sağlayıcı çareler bulmalı, onlara sadece balık ikram etmeye dönük olmayan, bilakis balık tutmayı da öğretici tedbirleri bir an önce hayata geçirebilmeliyiz.
Türkçe bilenlerin Suriye’den gelen hemşehrilerinin Türkçe öğrenmelerini ve dil problemlerinin çözümüne yönelik araştırmalar yapmalı. Oradan canlarını kurtarmak ve hayatta kalma pahasına buralara göç etmiş bu kimselerin içinden yetişmiş elemanlarını tespit ederek, onların beden göçünün yanında beyin göçünün de ülkemize gelmesini sağlayabilmeliyiz.
Bizler bugün bu mülteci sorununu şimdilik ışık ve kavşaklarda dilencilik yaptırılan ve kocasının gözü önünde fuhuşa zorlanan kadınlar olarak yaşıyoruz. Ancak eğer mültecilere ve onların çocuklarına insanca yaşayabilecekleri bir ortam sunmaz, onların çalışma ve eğitim konularında rehabilite çalışmalarını yerine getiremezsek bugün acıyarak ve şefkat gözüyle baktığımız bu kimseler, yarın hırsızlık, dilencilik, fuhuş, kaçakçılık, uyuşturucu, mafya, çete ve başka devletlerin ajanlığını yapmak gibi her türlü şiddet ve istismar sarmalında büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkacaktır.
Kardeşlerimize sahip çıkmak bizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu