Okulların tatil olmasına çok az bir zaman kaldı. Yaklaşık 9 ay süren yoğun tempoda ki eğitim öğretimin ardından 17 milyona yakın evladımız tatile çıkacaklar. Okul döneminin sonuna yaklaştığımız bu Arefede Milli Eğitim sistemimizin geldiği neticeye hep beraber bir göz atmakta fayda var.
Cumhuriyet tarihinin en çok bakan ve müfredat değiştiren ve bir türlü nasıl olmasına karar veremediğimiz, karar veremediğimiz için de her başa gelenin deneme yanılma yoluyla bir öncekinin yaptığını bozduğu eğitim sistemimiz, bu haliyle yapboz tahtası haline gelmiştir.
Son yıllarda okullarımızın fiziki şartları, eğitim alt yapısı, akıllı tahtalar, akıllı sınıflar ve bilgisayar teknolojisine geçmesi, binaların yıkılıp yenilenmesi gibi eğitim öğretim için lüzumlu çok güzel çalışmalar yapıldı.
Ancak çocuklarımıza sahip çıkabilmek ve onları vatanımızı ve istiklalimizi emanet edeceğimiz geleceğimiz olarak görmek, onları milli ve manevi değerler ile donatmak, birebir evlatlarımıza sahip çıkmak noktasında pek de bir şey yapabildiğimiz söylenemez.
Çünkü istatistiki verilere baktığımızda acı bir tablo bizi karşılamakta: uyuşturucu, sigara ve içki kullanımı ve zina yaşının 10-11-12 lere kadar düşmüş; okullarımız, televizyon ve internetlerde seyredilen her türlü şiddet terör, mafya, çete ve ahlaksız sahnelerin uygulama sahası haline gelmiştir.
Okullarımızı ve öğrencilerimizi, daha doğrusu topyekûn bir geleceğimizi, uyuşturucu baronlarının müşterisi, gezici, paralelci ve pkk’lı teröristlerin militan devşirdikleri mümbit bir alan olmaktan kurtarabilmiş değiliz.
Hala ülkemiz üzerinde sinsi plan ve emelleri olan ve bizi bölüp parçalamaktan başka gayeleri olmayan birtakım mihraklar, gencecik taze fidanlarımız olan yavrularımızı şartlandırmayı, kendilerine körü körüne teslim olmuş eleman yada militan yapmayı hedeflemektedirler. Ve bu konuda da bayağı mesafe aldıklarını görmekteyiz. Asıl işi eğitim olması gereken okullarımız, üniversitelerimiz, eğitim, öğretim, bilim, teknik, icat ve ahlak üretmeyi bırakmış, hak ve özgürlükler kılıfına bürünerek; ideoloji, terör, anarşi, nankörlük ve isyan üreten ve evlatlarımızı kamplara ayıran bir hale gelmiş neredeyse. Öyle ki dün pırıl pırıl, tertemiz duygularla okula gönderdiğimiz evladımız, sınıfları yükseldikçe eğitim, öğretim, bilgi ve ahlaki seviyeleri yükselmeleri gerekirken; sıkıntı, sorun ve problemleri artmaktadır.
İlkokula gönderdiğimiz oğlumuzu, kızımızı, üniversiteyi bitirdiğinde “aman Allah’ım bu benim kızım mı? bu benim oğlum mu? Diyerek” tanıyamaz hale gelmekteyiz. Anne babaya hürmet, büyüklerine ve öğretmenlerine saygı, arkadaş ve yakınlarıyla sağlıklı bir iletişim kurmak gibi şeyler çoktan bu çocuklarımızdan uzaklaşıp gitmiş. “Okusun da dinine, vatanına, milletine, anne, babasına hayırlı bir evlat olsun”. diye gönderdiğimiz o yavrumuz yerine, tamamen anne babasıyla çatışan, devletine, milletine düşmanlık besleyen, din ve vatan sevgisi nedir bilmeyen bir nesil karşımıza çıkıyor.
Elinde kalemi beyninde pırıl pırıl bilgilerle etrafı aydınlatması gereken gençliğimiz, bizi kendisinden ürküten, geleceğimiz adına bizi son derece büyük üzüntülere sevk eden bir vaziyete bürünmüştür. Yanlış eğitim sisteminin neticesinde, okullara, üniversitelere gönderdiğimiz nesillerimiz ile aramızda uçurumlar oluşmakta, evlatlarımızla aramızda telafisi mümkün olmayan kuşak çatışmaları yaşamaktayız.
Maarif sistemi olarak okullarımızda çocuklarımızın eğitim ve öğretim kalitesini yükselte bildik mi?
Okullarımızın binalarının, bahçelerinin, sınıflarının, masa ve sıralarının tahta ve araç gereçlerinin, kalite seviyelerini yükselttiğimiz gibi ilmi seviyelerinin, ahlaki seviyelerinin, bilgi, beceri ve kabiliyet seviyelerinin kalitesini yükselte bildik mi?
Öğretmenlerimize sadece öğretmen olmakla her şeyin bitmediğini, eğitimin, öğretimin hayat boyu devam ettiğini anlatabildik mi?
Eğitim ve ahlaki açıdan kalitesi düşük kişiler öğrenciye ne verebilir ki? Eğer bu kaliteyi yükseltememiş, eğitim ve öğretimde istenilen başarıları yakalayamamışsak bunun gerçek sebeplerini hiç araştırdık mı?
Üç buçuk aylık uzun yaz tatillerinin, çocuklarımızın yıl boyunca öğrendiği dersleri unutturduğunu, okullar açıldığında ise tatil havasından onları kurtaramayarak okul ve derse adapte olmalarını engellediğini hiç hesaba katıyor muyuz?
Bu kadar uzun, tamamen başı boş ve kontrolsüz yaz tatili süresini kısaltmayı, ya da eğitim öğretime katkı sağlayacak programlarla desteklemeyi düşünüyor muyuz?
Hani bizim mimaride, sanatta, ticarette, edebiyatta, bilim ve teknikte icatta, tıpta, fizikte, astronomide, siyasette, ekonomide, eğitim ve öğretimde kısacası her sahada yetişmiş, çağını aşmış ya da en az çağını yakalamış kaliteli elemanlarımız neredeler?
Mimar Sinanlarımız, Sedefkar Mehmet ağalarımız, İbni Sinalarımız, Ali kuşçularımız, Fuzuli, Nedim, Baki ve Niyazi Mısrilerimiz, bir Mehmet Akif Ersoy, bir Arif Nihat Asya ve Necip Fazıl Kısaküreklerimiz neredeler?
Molla Güraniler, Molla Hüsrevler, Ebus Suud efendiler, Fatih Sultan Mehmet hanlar, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, 2. Abdülhamit hanlar neredeler?
95 yıllık cumhuriyet tarihinin dünya çapında yetiştirdiği bilim adamlarımız neredeler?
Bilim üretecek üniversitelerimiz, ideoloji üretiyor. Eğitim öğretim verecek okullarımız, eğitim öğretimin arka bahçesi haline dönüşmüş, öğretmenlerimizin ana işi ideoloji kapma, militan yetiştirme olmuş.
Emanet kafayla, sahte akılla, batı taklitçisi güdümlü anlayışla geldiğimiz netice: her sene imtihanlarla da yüzbinlerce sıfır çekenler ordusu..!
Polisine, askerine, devlet başkanına kaldırım taşlarını söküp fırlatan, yakan, yıkan, taş atan, gezici, direnişçi, terorize olmuş, ne verirsen ver ve ne yaparsan yap, memnun olmayan bir nankörler topluluğu…
Okullarımıza, öğrencimize, öğretmen ve eğitim sistemimize sahip çıkmak bizden, muvaffakiyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu