Yüce rabbimiz kainata bizleri imtihan sınavından geçirmek için yaratmıştır. Hangimiz daha güzel kulluk yapacağız, hangimiz en iyi şekilde bileceğiz, hangimiz onu takdir edeceğiz diye bu dünya hayatına geldik.
Rabbimiz bedenimizi yarattı, ona nefis ve ruh letafetlerini yükledi. Nefis yapı itibariyle haramlara, şehevani arzulara, dünyevî menfaatlere meyilli iken; ruhta nefsin tam tersine ibadetlere Mevla’nın rızasına meyilli olarak yaratılmıştır. Buluğ çağı ile beraber ikisi arasında bir mücadele başlar.
Nefis insanı cehennem çukuruna doğru çekerken ruh ise cennet ve Cemalullah’a iter ve ömür boyu devam eden bir mücadele devam eder. Buradaki galibiyet kişinin kendisine bağlıdır. Kişi bir olayda nefsine kulak verirse nefsi, ruhuna kulak verirse Rahmani tarafı galip gelir.
İnsan hiçbir zaman rahmani taraf dediğimiz ruh tarafını bırakmamalı. Şu an günümüzde her ne kadar nefsin beslendiği ortam oldukça yaygın ve galip gelse de, diğer tarafta Rabbimizin inayeti, peygamberimizin teveccühü ve Allah dostlarının himmetiyle ruhun galip gelmesi zor bir şey değildir.
Bu kadar manevi değerleri elinde bulunduran bir müminin geriye gitmesi veya yerinde sayması oldukça abes karşılanmaktadır. Zira efendimiz “iki günü eşit olan ziyandadır” buyurarak her müminin her geçen gün kendisini yenilemesi gerektiğine vurgu yapmıştır.
Bugün birçok insan “benden bu kadar veya ben böyle anlıyorum, elimden gelen bu” gibi ifadelerle kendini yenilemek yerine önünü kapatma yolunu seçmektedirler. Hâlbuki Allah resulü 40 yaşında ulvî vazifesine başladığında belli yaş üstüne, sizlerde kafanıza göre takılın, bu yaştan sonra sizden ne olacak gibi asla düşünmemiş ve 7 sinden 70’ine tüm sahabesini vazifelendirilmiş ve bu davada koşturmuştur.
Öyleyse bir mümin olarak bizler kendimizi nasıl yeterli görebiliriz? Rabbimiz her bilenin üstünde başka bir bilen vardır derken kendimizi yeterli görmememiz gerektiğini, yaşımız, başımız ne olursa olsun öğrenime açık olmamız gerektiğini bizlere beyan etmiştir.
Yeni doğmuş bir bebek dahi her geçen gün bilgisi üzerine bilgi katarken, her gün yeni yeni şeyler öğrenme arzusunda olurken, bizlerin de yerinde saymamız ve yeterli görmemiz uygun olmaz. Hâlbuki kendini yeterli görme mantığı her insanı, her müesseseyi ve şirketi bitirme durumundadır.
Öyleyse gerek maddi yönden gerekse manevi yönden kendimizi yeterli görmemeli ve yetişmemizle ile alakalı bütün sıkıntılara göğüs germeliyiz.
Efendi hazretlerimize 70 yaşlarında bir hacı abi “Efendi hazretleri bu yaştan sonra okusam ne olur” diye sorduğunda, Sultanımız tarihi bir ifade ile cevap veriyor: “eskisinden iyi olur.”
Gerek ayet-i kerimelerde, gerek hadis-i şeriflerde veyahut Allah dostlarının takip etmiş olduğu metotlara, yollara baktığımız zaman hiçbir zaman yerinde durmamıza müsaade edilmemiş her daim kendimizi maddi manevi yenilememiz ile alakalı teşvik edilmiştir.
Duran demir paslanır, duran bal şekerlenir anlayışıyla her daim incitmeden ve itilmeden yürümeliyiz.
Yol açmak bizden, yürümek sizden, muvaffakiyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu