Gerçekten hiç düşündük mü? Bin bir zorlukla dünyaya getirip, yine bin bir meşakkatle büyütülen yavrularımızın birer örnek genç ve insan olması her annenin en büyük özlemi ve arzusudur ama nasıl olur bu?
En basit mesleklerin bile eğitimsiz, bilinçsiz rastgele alamayacağı gibi “kâinatın en şerefli mahlûkatı” olan insan, bize emanet yavrularımız hiç emeksiz, eğitimsiz dahası öz verisiz olur mu?Evet, annelik kolay değildir. Fakat her kadının fıtratında anne olmak ve evladını bağrına basıp okşamak duygusu vardır. Bu sebepten annelik güzel bir duygudur. Kolay olsaydı Peygamberimiz “cennet anaların ayağı altındadır” buyurmazdı.
O halde annelik bir nimet ise, külfet ister. Bir mutluluksa bedel ister. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Çocuğunu bağrına basmanın zevkine eren anne elbette büyük sıkıntıyı da çeker. Onu eğitmek için maddeten ve manen yıpranır. Çocuklara harcadığımız zaman asla israf değildir. Çünkü Peygamberimiz, “İnsan öldükten sonra amel defterine sevap yazdıran 3 şeyden bahsediyor: Birincisi, insanların faydalanacağı ilmi bir eser. İkincisi, insanların faydalanacakları yol, cami, çeşme gibi bir şey. Üçüncüsü, arkasından kendisini hayır dua ile yâd ettirecek salih evlat.”
Her annenin kitap yazacak, ilmi eser bırakacak zamanı ve imkânı olmayabilir. Ama salih evlat yetiştirmek elindedir. Anne çocuğunun eğitimini bir ibadet kabul etmelidir. Onu öldükten sonra amel defterine sevap yağdıracak bir fabrika gibi görmeli. Ona yaptığı yatırımın ahirette sevap olarak geri döneceğini düşünmeli. Bu zamanda çocuklarının salih evlat olmaları için annelere çok büyük iş düşüyor. Bir bahçıvan çok zahmet çeker ama ağaçlar meyveye durduğu zaman yorgunluklarını unutur.
Çocuk ruhunu şefkat, merhamet ve sevgiyle yoğurmak gerek. Biri eksik kalmamalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bunun en güzel örneklerini göstermiş, torunları hz. Hasan, hz. Hüseyin ve diğer sahabe çocuklarını bağrına basıp, öpüp, koklamıştır.
Çiçeklerin bile sevgiyle daha çabuk geliştiğini herkes bilir. Anne çocuğuna sevgisini, ruhunu vermeli ki gelişip olgunlaşsın. Çocukları ahirette bizi kurtaracak bir eser bir sevap farikası olarak görmeli ve onların her türlü zahmetine katlanmalıdır.
Öyle ki, hanemiz; Nurlu bir medrese, bir irfan mektebi olsun ki bu sünnet tam yerine gelsin. Sünneti seniyyenin bir meyvesi olan çocuklar ahirette size şefaatçi olsunlar. Dünyada iman dersini alıp, size hakiki evlat olsunlar. O halde kâinatta örnek evlat yetiştirme şuurunda olan anneler, hamileliği esnasında haram ve şüpheli yiyeceklerden uzak durmalı, abdestsiz süt vermemeli, çocuğun eğitimine küçük yaşta ve İslam ilimleriyle başlamalı ki, maksat hâsıl olsun. Kendilerini anmakla şeref duyduğumuz genç kahraman Fatih Sultan Mehmed’in ve onun gibi faziletli gençlerin ve insanların hayatına baktığımız zaman fedakâr ve özverili annelerin elinde yoğrulduğunu görmekteyiz.
Peki, örnek gençlerin yetişmesi için örnek anneler dedik peki babaların hiç mi rolü olmayacak bu işte. Elbette ki çok büyük rol onların da aslında, hâlbuki çocuk sadece annenin olmadığı gibi eğitimi de sadece anneye ait değildir. “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Onu annesi babası Hristiyan ve ya Mecusi yapar” hadisiyle, çocuğun eğitiminden hem anne hem babanın sorumlu olduğu anlaşılıyor.
Yine Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor;
-“Çocuklarınıza değer verin ve onları güzel terbiye edin.”
-“Ahir zamanda babalarından ötürü evlatların vay haline.” Bu söz üzerine sahabe şaşkınlık içinde sorar:
-“Müşrik babalarından ötürü mü onlara kıyıldı da heder oldular?”
-“Hayır, mümin babaları onlara kıydı.”
-“Nasıl oldu ya Resulüllah?”
-“Babaları onlara feraiz-i dini, yani dinin temel rükünlerini öğretmediler. Ben onlardan beriyim, onlarda benden beri olsunlar!” buyurdular.
Yine bununla ilgili araştırmacıların sözleri:
“Baba doğuran değil, ama yetiştiren kişidir.”
“Babanın rolü yüz öğretmene bedeldir.”
Demek ki, çocuğun eğitim ve terbiyesi sadece anneye ait değil, hatta rivayetlere dikkat edilirse mesuliyet daha çok babaya aittir.
Aile bahçesinde güller, sümbüller, yaseminler, kırılmasından korkulan incecik dallar. Üzerine titrenen fidanlar. Ne yazık ki günümüzde dalında kuruyor çoğu çiçekler. Deli poyrazlarla uzaklara sürükleniyor o minik tohumcuklar. Açmaya fırsat bulmadan koparılıyor nice fidanlar.
Henüz hayal çağında demir parmaklıklar arkasına düşen delikanlılar. 13-14 yaşlarında sefahat kurbanı genç kızlar. Hayallerini kuramadan, çocukluğunu yaşayamadan, hayata veda eden körpe dimağlar. Uyuşturucunun amansız elleriyle hayatı zindan olanlar. Çetelerin kanlı parmaklarıyla boğulanlar. Medyanın hayal ülkesinden uzanan ahtapot kollarıyla düşürülen zavallılar. Ve gözü yaşlı analar, yüreği yaralı babalar. Biz istiyoruz ki; güller koparılmasın, sümbüller talan olmasın, çiçekler solmasın, acı poyraz onları can evinden vurmasın. O çiçeklerin bahçıvanları örnek “örnek bir bahçıvan” olsun. Başka ellere emanet etmesinler çiçeklerini. Sakınsınlar gözlerinin nurlarını. Kendi elleriyle sulasınlar, çapalasınlar, büyütsünler. Emek versinler, ter döksünler, yorulsunlar. Örnek olsunlar. Örnek bir genç nesil bıraksınlar yarınlarına! Rabbim cümlemizi “örneklerden” eylesin.
Annelerimizin, babalarımızın, hocalarımızın, gençlerimizin, örnek anne, örnek baba, örnek hoca, örnek genç olabilmesi ümidiyle Allah’a Emanet Olun…
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu