

Yüce Rabbimizin sayısız nimetler ile donattığı dünya hayatı, her ne kadar kısa ve geçici olsa da çeşitli zevklerin ve imtihanların yaşandığı bir yerdir. Ancak buradaki geçici zevkler, sakın bizleri aldatmasın. Çünkü Dünya, zevk yeri değildir. Allah (c.c.) bunun için ahiret hayatını yarattı. Eğer bu hakikati baştan kabullenirsek, dünyaya karşı problemli bakışımızda düzelmiş olur. Böylece üç günlük bu fani mekânda, baki rahatlık arayışından vazgeçmiş oluruz. Rabbim bu hususta hepimize başarı ikram eylesin.
Âdemoğlu, her canlı ile birlikte dünyanın geçici zevklerini paylaşırken, imtihan noktasında diğer canlılardan ayrılmıştır. Çünkü insana bahşedilen farklı özellikler, onu hem en şerefli mahlûk sınıfına yükseltmiş hem de sorumluluk sahibi kılmıştır. Kısacası insan, yapıp ettiklerinden sorumlu tutulmakla ve çeşitli imtihanlara maruz kalmakla diğer canlılardan ayrı bir konumdadır. Sorumluluk ve imtihan gibi kavramların muhatabı olan biz kullar, bu ayrıcalıklı duruma isyanla değil sürekli şükrederek mukabele etmeliyiz.
Her insan, yaşamının belli dönemlerinde mutlaka türlü türlü sıkıntılarla karşılaşmıştır. Hastalıklar, kazalar, ölümler, ekonomik sıkıntılar gibi daha pek çok şey bizler için birer imtihan vesileleridir. Ancak içinde bulunduğumuz durum her ne olursa olsun iman sahibi olan herkes, imtihanlara karşı sabırlı olmalıdır. Her derdin Mevla’dan geldiğini düşünerek kendisini isyana sürükleyecek hiçbir taşkınlığa mahal vermemelidir. Allah’ın (c.c.) yardımının çok yakın olduğunu kalbinden hiç çıkarmamalıdır. Hak Teâlâ her devirde kullarını çeşitli imtihanlarından geçirdiğini ancak yardımda da bulunduğunu Bakara suresinin 204. Ayetinde şöyle ifade etmektedir: “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye niyaz etmişlerdi. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”
Müminler, çekilen sıkıntı ve dertler karşısında Allah’a sığınıp, hakkıyla sabrettiklerinde bu dünyada olmasa bile ahirette faydalı sonuçlar vereceğini iman ederler. Ayrıca bela ve musibet karşısındaki inkârcıların, isyan etmeleri gibi bir duruma düşmekten de korkarlar.
Asrın Müceddidi olan Mahmud Efendi Hazretlerimizin, başımıza gelen sıkıntılar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini bizlere öğreten şu anektodu paylaşmak yerinde olacaktır. Mahmud Efendi Hazretleri itikâfta bulunduğu bir zamanda kendisini camide ziyaret edenlere, Bakara Suresinin 204. Ayet-i Kerimesini okuyarak şöyle hitap etmişti; “Başımıza gelen dertler sebebiyle sakın itikadımızı amelimizi bozmayalım, işrak, kuşluk, evvabin, kabirnur, teheccüd namazlarına devam edelim. Daha ne istiyoruz? Bir daha bu dünyaya gelmeyecek, zahmet çekmeyeceğiz. Şimdi ne çektiysek hepsi o, o da bizim kârımıza. Cenab-ı Hak dünyada çekilen zahmetlerin mukabilinde büyük mükâfatlar verecek. Derse çalıştın mükâfat, çarşaf giydin mükâfat, hasta oldun mükâfat, sabrettin mükâfat!”
Efendi Hazretlerimiz (k.s.) konuyu aslında kısa ve öz olarak ne kadar güzel ifade etmiş. Dolayısıyla bu hikmet dolu ifadelerin üstüne söz söylemi ar kabul ederek yazımızı burada noktalayalım. Rabbim hakkıyla anlamayı ve istifade etmeyi nasip eylesin!
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu