Cinnet Geçirenler Cenneti Unutsun | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Cinnet Geçirenler Cenneti Unutsun


Son zamanlarda ülkemizde çok yoğun olarak almış olduğumuz haberlerden biride cinnet haberi. Kendine göre çıkış kapısı bulamayan insanlar sanki kurtulacakmış gibi kendi hayatıyla beraber ailesinin, çocuklarının, anne baba ve yakınlarının hayatına son vermeye çalıştığını görmekteyiz.

İnsanın Rabbi ile bağı, ahiret kaygısı, cennet arzusu, cehennem korkusu bulunmayınca, son çare budur diyerek, adeta zamansız ve davetsiz olarak ebedi Aleme geçiş yapıyor. Adeta melekler tarafından “fime küntüm”  “senin burada ne işin var” ayetinin muhatabı olarak bir sıfır mağlup olarak ahiret hayatına başlıyor. Tabi Mevla’nın takdirine rıza göstermemiş, imtihanlara sabretmemiş, onu gözünde büyütmüş, başka yaşantılara özendiği için ben bana taksime razı değilim, dercesine imtihan kağıdını yırttığı için kaybetmiş oluyor.

Hâlbuki en güzel kıvamda yaratılmış, dünyaya geldiğinde hiçbir şeyi yok iken, nice nimetleri kendisine bahşetmiş olan Rabbini hiç tanımamış, Onu dikkate almamış, nimetleri görmemiş, nankörlüğe kendisini atmış olan bir kula Mevla neylesin.

Kişi kendi hakkına razı olmalı, geleni Mevla’dan bilmeli. Bir mümin olarak örneğimiz ve önderimiz olan peygamberimizin hayatına bakıp kendimizi korumalıyız. Bununla beraber nice sıkıntı ve meşakkatlerde ümitsizliğe düşmeyen, savaş meydanlarında uzuvlarını kaybettiği halde, cinnet geçirmeyen Sahabeyi unutmamalıyız. Aileleriyle çocuklarıyla vedalaşarak şahadete gittikleri halde cinnet geçiren olmadı. Açlıktan kurumuş deri, ağaç kabukları yediler cinnet geçirmediler. Beylerini şahadete gönderdiler cinnet geçirmediler. Yurtlarından çıkartıldılar cinnet geçirmediler. Gözleri önünde çocuklarını eşlerini kaybettiler cinnet geçirmediler.

Bugün ne oldu bizlere neyimizi kaybettik, neye ulaşamadık? neyimiz eksik ki kendimizi bunalıma sokuyoruz. Rabbimizin ifadesiyle “Allah kuluna yetmez mi?” buyuran Rabbimizi biz nasıl bırakırız, Onu yetersiz görürüz, Onun hükmüne razı olmayız.

Kul, var olana kanaati öğrenmedikçe, hakkına razı olmadıkça, gözünü yükseklerden indirmedikçe sıkıntısı bitmeyecektir.

Şuan halkımızın bir rehavet içerisinde, rahat bir yaşam, her istediğine ulaşacaksın, her istediğin olacak, kimse sana bir şey söylemeyecek, yediğin önünde yemediğin arkanda mantığında yetiştirildiği için, çok basit imtihanları aşılmaz engeller zannederek, dünya ve ahiretimizi harap ediyoruz.

Hâlbuki bu dünya ve zevkleri geçicidir, ben bu kısacık dünya hayatında Rabbimin rızasını kazanmam lazım. Rabbim beni biliyor, O ihtiyacımı karşılar, kaldıramayacağım yükü bana yüklemez, beni yalnız bırakmaz, beni yarattıysa bana en güzelini ikram eder düşüncesine sahip olan bir mümin ne canına kıya bilir, nede haline isyan eder.

Dinimizde yeri asla bulunmayan dışa cinnet, kalbe ise isyan olarak yansıyan bu hale hiçbir mümin düşmemeli. Rabbimizin şu ikazıyla yazımıza son veriyoruz. (Allah’a isyan eden, haramlarını çiğneyen) Faiz yiyen kimseler ancak şeytan çarpmış kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Buyurmuştur.

Rabbimizin Hükümlerine Razı Olmak Bizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.

FATİH MEDRESELERİ YAZI İŞLERİ KURULU

Yorum yapın