İnsanoğlu dünyanın zevklerine ve şehvetlerine alışıp onunla ilgilendiği zaman dünyadan kopmak artık çok zoruna gider. Kendisini dünyalıktan koparacak olan ölümü aklına getirmek dahi istemez. İnsan hoşlanmadığı herhangi bir şeyi kendinden uzak tutmak ister. Ayrıca insanoğlunun sahip olmuş olduğu birçok boş kuruntular vardır. İsteğine uygun olan birçok şeylerin olmasını ister. “En büyük dileği de dünyada uzun zaman yaşayıp zevkli bir hayat sürmektir. Kendini devamlı olarak uzun yaşama kuruntularına kaptırır. Bu sebeple uzun zaman yaşaması için kendisine lazım olan şeylerden ev, servet, çocuklar, dost, binek ve diğer şeyleri temin etmeye çalışır. Kalbi artık devamlı bunlara bağlanır. Ölümü aklından çıkardığı gibi, kendisine her an biraz daha yaklaştığını da bilmez. Ara sırada ölüm tehlikesinin gelişiyle karşılaşsa da, “Bekle biraz, daha çok zamanım var” diyerek tövbesini geriye bırakmaya çalışır. Büyüdüğü zaman ise, “Acele etme, henüz ihtiyarlamadın, tövbeni o zaman yaparsın” der. İhtiyarlayınca da; “Şu inşaatın var, Şu aletin yapılacak, yolculuk var, şu çocuğun düğün giderleri var. Ev idaresi gerek. Şu adamın hasımlığı ve davaları var” diyerek böylece bütün günlerini meşguliyetle geçirir.
Meşguliyetlerinin biri bitmeden diğeri başlar, böylece ahireti için yapacağı çalışmayı geriye bırakır. Sonunda hiç ummadığı bir anda ölüm kendisini yakalayıverir. O zaman hasretliği artar, fakat artık iş işten çoktan geçmiştir. Cehennem ehlinin çoğunun maruz kaldıkları azabın sebebi ve feryat etmeleri, bugün yapacakları işi yarına bıraktıklarındandır.
Bu tehir yüzünden bize yazıklar olsun derler. Zavallı insan, sonraya bıraktığı şey, o son¬raya bıraktığı günde kendisiyle birliktedir. O bu meşgaleden kurtulacağı zannındadır. Halbuki dünya meşgalesinden kurtulabilenlerin sadece ondan vazgeçen ve onu bırakanların olduğunu bilmez.
Şair diyor ki;
Dünyada bütün ihtiyaçlarını gören kimse çıkmamıştır. Bir ihtiyacı görülürken diğer ihtiyacı başlar.
Bu beslemiş olduğu ümitlerin temeli, dünya sevgisinin ne demek olduğunu, Dünya ile ünsiyet etmenin ne olduğunu ve Resulullah’ın (s.a.v) “Kimi seversen sev. Sonunda ondan ayrılacaksın” hadisini bilmemeye ve anlamamaya dayanır.
İnsan, ara sıra gençliğine güvenip ölümünün uzak olduğunu görür. Bu cahil insan memleketindeki ihtiyarların sayısının gençlerin sayısının onda biri kadar bile olmadığını, bunun sebebinin ise, ölümün genç olanlara daha çok isabet etmesinden ileri geldiğini anlayamaz. Bir ihtiyarın ölümüne kadar binlerce genç ve çocuk ölür. Ölümünü uzak görmesi bazen sıhhati sebebiyle de olabilir. Fakat ni¬ce sıhhatli kimselerin aniden Öldüklerini görmeyi ve bundan ibret almayı düşünemez ve fark edemez. Ani ölüm ihtimali her ne kadar uzaksa da, ani hastalık (ve çeşitli kazalar) hiç de uzak ihtimal değildir.
O yüzden bir mümin her an ölüme hazırlıklı olmalı dünyaya olan meşgalesini ihtiyacını giderecek kadar yapmalıdır. Çünkü dün geçmiştir, yarın elimizde değildir. Öyleyse bulunduğumuz anı dopdolu geçirmeliyiz. Rabbimizin de ifade buyurduğu gibi “Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Asıl yaşanacak yer ise ahirettir” buyurarak dünyaya yoğunlaşmanın bütün yaşantıyı dünyaya bağlamanın son derce yanlış, eksik bir düşünce olduğunu bizlere beyan etmiştir.
Dünya Meşgalelerinden Kurtuluş Bizden Muvaffakıyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu