Kâinat yaratıldığı günden beri insanoğlu genel olarak daima hep güçlüden yana, çokluktan yana, kuvvetten yana olmayı tercih etmiştir. Zayıflar, kimsesizler hep tek kalmış, itilmişlerdir. Lakin Allah Resulü ‘nün hayatına baktığımızda, Allah Resulü bu Din-i Mübin’i İslam’ı bizlere zayıf diye nitelendirilen Bilal-i Habeşiler, Abuzer Gaffari Hazretleri gibi Mekke’de ismi cismi ve hiçbir vasfı olmayan insanlarla İslamiyet’i yaydığı gibi, yine bu insanların devamındakilerle İslam devletini kurmuştur. Bugün bizler de kendimize baktığımız zaman güçlüden yana mı duruyoruz, yoksa haktan yana mı duruyoruz. Allah-u Teâlâ Hazretleri birçok Ayet-i Kerime’sinde çokluğa bakmadığını, güçlüye bakmadığını, sadece samimi kalple kendisine yönelmesini istendiğini bizlere vurgulamıştır. Şu da bir hakikattir ki Mevla Teâlâ Hazretlerini bırakıp da çokluktan tarafa olduğumuz zaman o güvendiğimiz şeyle elbette imtihan olacağız. Bugün bizler de ifade olarak desteklediğimiz veya gönül verdiğimiz, peşinden gittiğimiz insanları acaba gerçekten Kur’an ve Sünnet ölçüsünde yürüdükleri için mi peşinden gidiyoruz, yoksa çoğunluğu takip ettiğimiz için mi? Veya sevgimiz ağır bastığı için mi destekliyoruz? İnsan buralarda kendisini kontrol etmelidir.
Mekke müşrikleri Peygamberimiz (s.a.v)’e geldiler “Ya Muhammed (s.a.v) tamam biz sana iman edeceğiz fakat senden bir isteğimiz var. Şu Mekke’nin fakirleri, zayıfları onlarla oturduğumuz zaman onlar arkada seni dinleseler. Biz de seni ön tarafta, hemen karşında dinlesek” diye bir teklif getirdiler. Allah Resulü bir an duraksadı, düşündü. Acaba onu kabul etsem sohbetlerle beraber kalpleri birbirine ısınır ondan sonra bu farklı düşünmeyi onlardan kaldırırım diye düşünürken, bir anda Mevla Teâlâ Hazretleri Ayet gönderdi “Habibim eğer biz senin kalbini sabit tutmasaydık, az kaldı onların söylemiş olduğu teklife meyledecektin. Eğer onların söylemiş olduğu teklifi kabul etseydin o zaman sana hayatın ve ölümün bütün sıkıntılarını tattırırdık” buyurarak, Rabbimiz buna müsaade etmemiştir. Örneğimiz ve önderimiz olan Kur’an- ı Kerim’e baktığımızda hiçbir zaman güçlünün tarafından olmamış, hep hak ve hakikatleri bizlere göstermiştir. O yüzden bizler de bütün kararlarımızda haktan tarafa, yani Mevla’nın razı olmuş olduğu ölçüde kararlarımızı almalıyız.
Bütün Peygamberler vazifelerine tek başlarına başlamışlardır, hatta yıllarca tek belki de üç beş insanla devam etmişlerdir. Ama neticeye baktığımızda hep kazanan onlar olmuştur.
Rabbimizin de ifade buyurduğu gibi “Biz Nice Azları Çoklara Galip Kılmışızdır” o yüzden bizlerde bugün geçici güçlere aldanmamalıyız. Bütün güçlerin sahibi olan Rabbimize güvenmeliyiz.
Rabbimize Güvenmek Bizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu