İslam’ın 5 temel esasından biride hac vazifesidir. Hac hem mal ile hem de beden ile yapılan ibadettir. Bu yüzden kişinin hem cömertliğini, bedeni ibadet olduğu için ibadetlere karşı azim, devam ve kuvvetini arttırır. Bununla beraber insana hem maddi bir hazırlık hem de sağlığını kontrol ettiren bir ibadettir. O yüzden bu ibadeti yerine getirmek için belli bir yaşı beklemek asla doğru olmayacaktır. Mükâfatı ise Efendimizin ifadesiyle “Kabul olunmuş haccın karşılığı ancak cennettir” buyurmuşlardır. Hac bize İbrahim (A.S.) ‘dan gelen bir ibadettir. Şöyle ki İbrahim (A.S) ile İsmail (A.S) Beytullah’ı inşa ettikten sonra Mevla Teâlâ Hazretleri İbrahim (A.S)’a insanları davet etmelerini emretmiştir. Hac suresinin 27. Ayet-i Kerimesinde “İnsanlara haccı ilan etki gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yollardan yorgun develer üzerinde Kâbe’ye gelsinler” buyurmuştur. O günden sonra bütün Peygamberler hac vazifesini yapmışlardır. Yüce dinimiz İslam dininde ise hicretin 9. yılında Hac farz kılınmıştır. O sene Efendimiz Hz. Ebu Bekir efendimizi göndermiş, hicretin 10. Yılında ise 125.000 Sahabesiyle beraber bu ulvi vazifeyi ifa etmiştir. Arafat vakfesinde ise kıyamet sabahına kadar insanlığa rehber olacak veda hutbesini irad etmiştir.
Hac’ ta bembeyaz ihramlarını giyerek mahşeri bir kalabalıkla adeta mahşer gününün provası gibi hacılarımız Rabbimizin huzurunda “Buyur Allah’ım buyur. Emrine amadeyim senin ortağın yok, senin mislin yok, bütün hamd’ler, nimetler sanadır, mülk senindir” diyerek adeta insan, acizliğini hakiki bir kölelikle varlığından geçerek Mevla’sına teslim olur. Bütün ırkların, milletlerin, renk ve dillerin, devlet ve yörelerin toplanarak aynı ruh ve arzularla beraber adım attığı tek yerdir. Fakir zengin demeden, beyaz siyah demeden her türlü Müslüman buluşarak kardeşlik ve birliğin ortaya konduğu tek mekândır.
Hac insana İbrahim (A.S) gibi evladı teslim etmeyi, İsmail (A.S) gibi canını teslim etmeyi, Hacer valide gibi ciğer paresini feda etmeyi öğreten bir ibadettir. Birçok ibadetleri bünyesinde barındıran hac o boyuttan da fazileti çok yüksektir. Rabbimizin meleklere övündüğü, insanların analarından doğduğu gün gibi tertemiz olduğu, şeytan aleyhil lanenin çıldırıp kendinden geçtiği bir gündür hac günleri. Dünyalık üzerinde hiçbir eser olmayan hacı adaylarının o hali, Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmada ve rızasına nail olmada büyük bir vesiledir. Her bir hacı adayı Rabbimizin misafiri olma durumunda olduğu için kimsenin eksik ve kusurunu da görmemeliyiz.
Mevla Teâlâ hazretleri Ali İmran süresinin 97. Ayetinde “O Mekke’de apaçık nişaneler ve makamı İbrahim vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi hac etmeleri Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır” buyurarak aşikâr olarak kulların bu işte gevşek davranmamalarını, değer vermelerini rabbimiz vurgulamıştır.
Peygamberimize en üstün amel hangisidir? diye sorulduğun da, “Allah ve Resulüne iman etmektir” buyurdu,” Sonra hangisidir?” denildi. “Allah yolunda cihat etmektir” buyurdu.” Sonra hangisidir?” denildi. “Kabul olunmuş hacdır” buyurarak Haccın önemini bizlere bildirmiştir.
Rabbim her bir ferdimize kabul olunmuş hac yapmayı nasip eylesin. Bedenlerimizi topladığı gibi kalplerimizinde toplanmasını nasip eylesin.
Hacca Teşvik Bizden Muvaffakiyet Allah’tandır
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu