Rabbimizi tanımak, O’na kulluk etmek, hayatını O’nun belirlediği program dahilinde yürütmek insanın temel görevidir. Çünkü Rabbimiz insanı bunun için yaratmış ve din duygusu ile yüklü olarak dünya sahnesine çıkarmıştır. Bütün canlılar içinde ‘‘emaneti’’ sadece o yüklenmiş, buna karşılık olarak yeryüzünün halifesi ve mimarı olmuş, bütün varlıklar onun hizmetine verilmiştir.
Akıl, Muhakeme, anlama ve irade gibi bir çok yetenekle donatılan ve ilahi vahiy ile kendisine rehberlik edilen insan, üstlendiği kulluk görevini yerine getirip getirmeme konusunda serbest bırakılmıştır. Bu özgürlük içinde ilk insandan bu yana aklını kullanıp ilahi vahye kulak verenlerin yanında şeytana uyup heva ve hevesini ilah edinenler de olmuştur.
Yüce Rabbimiz ilk insandan beri her topluma peygamber göndermek suretiyle insanları kulluk görevlerini yapmaya çağırmıştır. Bu çağrıya uyanlar, ilki Kabe olmak üzere yeryüzünde pek çok mabet yapmışlardır. Kabe, Hz.İbrahim ve oğlu Hz.İsmail (a.s) tarafından inşa edilmiştir. İnşaatın bitiminden sonra İbrahim ve İsmail (a.s)’ın ‘‘Rabbimiz, bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster’’ diye dua etmeleri üzerine Rabbimiz, onlara hac ibadetinin nasıl yapılacağını vahiy meleği Cebrail (a.s) vasıtasıyla öğretmiş ve ‘‘İnsanlar arasında haccı ilan et ki gerek yaya olarak gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler’’ emrini vermiştir. Hz. İbrahim (a.s) insanları hacca çağırmış, bu çağrıya uyanlar Mekke’ye gelip hac görevini ifa etmişler. Allah’ın adını anmışlar ve günahlardan temizlenmişlerdir. Sevgili Peygamberimizin gönderildiği döneme kadar hac ibadeti devam etmiş ancak uygulamasına bir takım putperest gelenekler karıştırılmıştı. İslamiyet bunları temizleyerek hac ibadetini Tevhit inancına uygun hale getirmiştir.
Hicretin 9. Yılında nazil olan Ali İmran suresinin 97. Ayeti ile Hac Müslümanlara farz kılınmıştır. Bu yıl, Hz. Ebubekir’i hac emiri olarak görevlendiren Hz. Peygamber (a.s) hicretin 10.yılında yüz bini aşkın sahabi efendilerimiz ile birlikte hac yapmıştır.
İslam’ın beş temel esasından biri olan Hac ibadetini yerine getirmek için 15 asırdır Müslümanlar, dünyanın dört bir yanından kutsal topraklara, Kabe’ye ulaşmaktadırlar. Parası olanın değil daveti olanın icabet ettiği Hac ibadeti diğer ibadetlere nispetle daha teferruatlı ve sabır gerektirir. İnsana nefis terbiyesi, irade eğitimi ve davranışlarını disiplin altına alma imkanı sağlar.
Kainatın Efendisi Hz. Muhammed (sav) efendimizin ifadesiyle “Kabul olunmuş Hac’cın mükâfatı ancak cennettir” buyurarak, ümmetini hacca teşvik etmiştir. Haccın farzı üçtür: İhram, Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf etmek.
Haccın vacipleri ise: Müzdelife’de vakfe yapmak. Şeytan taşlamak. Saçı tamamen kestirmek ya da kısaltmak. Safa ile Merve arasında sa’y etmek. Veda tavafı yapmak.
Hac ibadeti bizleri Kâbe’ye çağıran, Efendimiz (sav)’in ayak bastığı toprakları görme fırsatı sağlayan bir ziyarettir. Kulluğumuzun nişanesidir. Bir affolunma fırsatıdır. Mahşer gününün dünyada bir nevi gösterimidir. Berzah âleminde verilen sözün yerine getirilmesidir. Ümmetin birliği ve beraberliğinin en iyi görüldüğü yerlerdir. Dünyanın kirli ellerinden kurtulup “ Buyur Allah’ım buyur emrine amadeyim’’ Diyebilmektir.
Kelimelerle izah edilemeyecek derecede güzel duyguların yaşandığı kutsal mekânları, ömrünüz tükenmeden görmeniz duasıyla…
Hacca Teşvik Etmek Bizden, İcabet Sizden, Kabul Mevla Teâlâ’dandır
FATİH MEDRESELERİ YAZI İŞLERİ KURULU