Asıl gaye, maksat Rabbimizi bilmek, onu tanımak, ona hakkıyla kulluk yapmaktı. Ama insan Yaratıcıyı unuttu. Kendini unuttu. Hayatı unuttu. Hayatı sadece bu dünya olarak gören, geçici arzuların peşinde hayatını bitirerek her şeyini unutan kişi yarın ahirette büyük pişmanlık duyacaktır.
Dünyayı kendine dar edinenleri, dünya kendilerine dar ediyor. Ö yüzden insan yaratanını hatırlamalı. Hatırlama melekelerini canlandırmalı. Kalbini, beynini Mevla ile meşgul edecek şeylere değer vermeli. Zira “dervişin zikri ne ise fikri odur” denilir. Kap içindekini sızdırır. Kalp içinde olanları ortaya çıkarır. Mevla’yı hatırlamak içinde hatırlatıcı şeyleri çoğaltmalıyız.
Âleme baktığında ihtişamı, yenilenmeyi görmeli insan. En şerefli mahlûk olan sen, kendini bulmalısın. Yaratıcı katındaki değer ve seviyene ulaşmalısın. İnsan üzerindi ki nimetleri hatırlamalı, neyim var ki mantığıyla nankörlüğe gitmemeli.
Kur’an-ı Mübin’in birçok yerinde düşünmeye tefekküre davet edilmiştir insan. Düşünme melekesini kuvvetlendirmeli, adeta sonsuzluğa dalar gibi tefekküre dalmalı. Ve bulmalı ki beni bir gözeten, devamlı beni takip eden biran olsun boş bırakmayan yaratıcım var.
Basiret dediğimiz gördüğümüz şeyin hakikatine inmeliyiz. Maksadını bilmeliyiz. Zevk görünümünde ise akıp gitmemeli, zorluk görünümünde ise ümitsizliğe düşmemeliyiz. Her olayın arkasında yaratıcının müdahalesini, organizesini bilmeliyiz. Dolayısıyla her halimiz rıza üzere olmalı. Sevgiliden gelen sevgilidir” anlayışıyla yürümeli insan.
Hâlbuki o insan yaratıcıdan almış olduğu emanetle çok daha yüce kişiliğe, değere ulaşması gerekirken, emanetini kaybedince ona sahip çıkmayınca neyi yitirdiğinin farkında olmayınca, kaybolup gitmeye mahkûm olur insan.
Bu kadar nimet yarayıcıyı unutmak, ona asi olmak için verilmemişti. Hayatımızın her alanında bizleri bırakmayan, bizlere yol gösteren dinimiz, Kitabımız bizim en mukaddes varlığımızdır. Eskimeyen, yıpranmayan bu değeri sahipsiz bırakmamalıyız. İzzet ve şerefin merkezi olan Rabbimiz bizleri hangi ölçüde istiyorsa öyle olmalıyız ki değerimizi, şerefimizi, kıymetimizi kaybetmemiş olalım.
Hatırlamak, özgürleşmektir o yüzden: Öz’ü gür’leştirmek, söz’ü güçlendirmek, göz’ü keskinleştirmek…
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu