Mazlumun zaliminden intikam alacağı gün, zalimin mazluma zulmettiği günden daha çetin olacaktır.’’
Korku ve macera filmleri çoğu kişinin ilgisini çeker. Çoğu kişinin zevkle izlediği, izlerken de filmdeki iyi adamlara taraf kötü adamlara düşman olduğu filmlerdir bu tür şeyler. İzleyici, filmde geçen olayların dışında, korkudan ve tehlikeden uzak tam bir emniyet ortamı içerisinde bulunmaktadır. Başkalarının yaşadığı tehlike ve korku izleyiciyi herhangi bir zarara uğratmayacağı için bir zevk unsuru olur. Filmdeki iyi adamlar alkışlanır, kötüler ise lanetlenir.
Film izlerken bu böyledir de, acaba gerçek hayatta durum daha mı farklıdır? Suriye’de zalim Esed’in zulmünden kaçan bir yavrumuzun, Bodrumda kıyıya vuran cansız bedenine şahid olmamızın bundan ne farkı var? Oysa ki Aleyhissalü vesselam Efendimiz şöyle buyuruyor; “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
Kardeşlerimizin düştüğü durum bizi üzmüyorsa İmanımız tehlikededir demektir. Bugün bir Müslüman hayatını İslamın emrine göre tanzim etse zalimler, bu zulümlerine devam edebilirler miydi sizce? Ümmet bir olsa diri olsa mabedlerimiz işgal altında olur muydu sizce? Müslümanların hanımları ve evlatları, dul yetim kalır mıydı sizce? Herkes elini vicdanına koyup Müslüman kardeşini bu zulümden kurtarmak için ne yaptığını ne yapması gerektiğini düşünmesi gerekir.
Rasulullah (sav) “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir” buyurduktan sonra, bu kardeşliğin icaplarını şöyle sıralar:“Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderirse, Allah azze ve celle o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslüman’ın ayıp, kusurunu örterse Allah da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”
Bugün tüm dünyanın bir film misali ‘‘İzleyici’’ kaldığı bu vahşet biz Müslümanlar için bir sorumluluk meselesidir. Hiçbir Müslüman banane diyemez. İslamın emirlerinden biri olan Cihad’ın mahiyeti ortadan kaldıkça tüm dünyadaki Müslümanların sonu bu manzaradan başka bir şey olamaz.
Müslümanın hayattaki hedefi Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda yaşamaktır. Gayesi Allah, Rehberi Kuran, Önderi Peygamber, Amacı Şehadet olmalıdır. Dünyanın dört bir yanında kardeşlerimize yapılan bu vahşetede DUR! diyebilmelidir. Müslümanın dostu Müslümandır. Hiçbir Müslüman, dünyanın bu olaylara sessiz kalışına aldanmamalıdır. Kafir doğru bildiğini yapıyor? Ya Müslüman?
Efendimizin en son, en darda kaldığı dönemde, Taif dönüşünde bütün yolların kapandığı, bütün imkanların tükendiği, bütün dostları onu yalnız bıraktığı bir hengamede şunu söylüyordu;
Allahım! Güçsüz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arz ve şikayet ederim.
Ey merhametlilerin merhametlisi, her kesin zayıf görüp de dalına bindiği, biçarelerin Rabbi Sensin. Sensin Rabbim benim. Beni kime bıraktın! Huysuz ve yüzsüz yabancıya mı, yoksa bu işimde bana hakim olacak düşmana mı?
Allahım! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belalara hiç aldırmam. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları göstermeyecek kadar geniştir.
Allahım! Gazabına uğramaktan, rahmetinden uzak kalmaktan, karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahireti salâha kavuşturan ilâhi nuruna sığınırım. Rızanı dilerim. Sana iltica ederim. Bütün kuvvet, her kudret ancak Sendendir, Ya Rabbi!”
Ya Rab, Sen Mazlum kardeşlerimize yardım eyle. Biz anlıyoruz ki Bedir ve Huneyn gibi gökten melekler inmeyecek. Çünkü bizler sorumluluğumuzu yerine getirmedik. Şuurlanmamıza, uyanmamıza vesile ol ya Rab.
Hakkı Hak bilip Hakka tabi olmayı, Batılı batıl bilip batıldan uzaklaşmayı bizlere nasip eyle.
Kahhar ismi şerifin ile Tüm Zalimlerin kahrına yol aç.
Hakikatleri Ortaya Koymak Bizden, Muvaffakiyet Allah’tandır
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu