Kişiyi Allah’a ulaştıran ibadetlerden biride Kurban ibadetidir. Kurban yakınlık demektir. Hiç şüphesiz buradaki yakınlıktan maksat yaradana olan yakınlıktır. Ne büyük bir rahmet ki keseceğimiz kurbanın kıllarının adedince sevap yazılıyor, kanının ilk yere düşme anında kişinin günahları affediliyor, sıratta binek olarak hizmet ediyor. Sahabe peygamberimize kurbanın mahiyeti nedir diye sorduklarında Efendimiz “O babanız İbrahim’in sünnetidir” buyurmuşlardır.
Şükürler olsun ki yıllardır ülkemizde kurban hususunda büyük bir ilgi alaka var. Kurbanın heyecanı ve sevinci yediden yetmişe tüm halkımızda görmekteyiz. Bir zamanlar olmadık insanlar çıkar medyadan kurban hususunda yalan yanlış açıklamalar yaparak halkımızın midesini bulandırmaya çalışırlardı. Elhamdülillah onlarında soyu tükeniyor.
Kurbandaki asıl amaç Rabbimizin hoşnutluğunu ve rızasını kazanmaktır. Zira hac suresinin 37. Ayeti kerimesinde “O kurbanların ne etleri nede kanları Allah’a ulaşır. O’na sadece takvanız ulaşır” buyurarak niyetimizi asla bozmamamız gerektiğini bizlere vurgulamıştır. Bununla beraber kesilen kurbanın bir kısmını fakir akrabalarına, bir kısmını yoksullara dağıtması istendiği için Müslümanlar arasında ki bağların kuvvetlendirilmesi hedeflenmiştir. Ramazanda zekât fitresini, kurbanda kurban etini paylaşan, sene ortası sadakasını veren iki Müslümanın kardeşliğini düşünebiliyor musunuz?
Efendimiz (S.A.V) her yıl iki adet kurban keserdi. Birini kendi ailesi adına, diğerini ise ümmeti adına keserdi. Bugün bazı insanların imkânı olduğu halde farklı bahanelerle kurban kesmediklerini görmekteyiz. Hâlbuki Allah Resulü “Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kişi, bizim namazgâhımıza yaklaşmasın” diyerek dinimizdeki önemini bizlere beyan etmiştir. Kurban kişiye fedakârlığı öğretir. Kurban bize canından geçmeyi, mala değer vermemeyi öğretir. Hepimiz biliyoruz ki kurban ibadetinin başında İbrahim (A.S) ve İsmail (A.S) in teslimiyeti yatmaktadır. İbrahim (A.S) görmüş olduğu rahmani rüyayı evladına şu şekilde beyan ediyor “Yavrucuğum rüyamda seni kestiğimi, kurban ettiğimi görüyorum. Ne dersin bu işe?” diye sorduğunda henüz daha sekiz on yaşlarında olan İsmail (A.S) ”Emrolunduğun şeyi hemen yap babacığım. Muhakkak beni sabredenlerden bulacaksın” buyurarak bir taraftan canını ortaya koymuş diğer taraftan Allah’ın emrini yerine getirmekten babasına yardımcı olmuştur.
Bizlerde bu ibadeti yerine getirirken gönül hoşnutluğuyla yerine getirmeliyiz. Kurbanlar çok pahalıymış, bu hayvan çok zayıfmış, seni kandırmışlar gibi olumsuz ifadeler veya bundan iyi et çıkar, bu kurban baya şanslı çıktık, biz çok ucuza aldık gibi ibadeti zedeleyecek ifade ve düşüncelerden şiddetle kaçınmalıyız.
Bununla beraber kurbandaki maksatlarımızdan biride şunlar olmalıdır. Ben rabbime neyimi kurban edebilirim. Yeri geldiği zaman canımı, malımı, evladımı her şeyimi acaba bende feda edebilir miyim? Yoksa çok daha basit olan uykularımızı, zamanımızı feda edebilmekten dahi aciz mi kalıyoruz. İnsan buraları tespit edipkendisine çeki düzen vermelidir.
Kişi ortak olarak bir iş kurmayı düşündüğü zaman ortaklık kuracağı arkadaşını araştırıyor. Ticareti bilen birimidir, daha önce iflas etmiş midir, sözünün erimidir diye. Öyleyse bizlerde hisseli olarak kurbanlara girdiğimiz zaman hisse arkadaşlarımızı iyi seçmeliyiz. Aralarından bir tanesinin niyeti et yemek veya Allah’ın rızası dışında bir düşünce olduğu takdirde Allah muhafaza bizlerinde kurbanı tehlike durumuna düşmektedir. O yüzden kurbanlık hayvanı seçimden başlayıp, pazarlığına kadar, kesiminden dağıtımına kadar hep ibadet şuurunu ve Allah’a yakınlık maksadını asla unutmamalıyız.
Yazımızı Allah Resulünün bir ifadesiyle bitirmek istiyoruz. “Kim gönül hoşnutluğu ile Allahtan sevabını umarak kurbanını keserse onun için ateşten koruyan birperde olur” buyurmaktadır.
Kurbana Teşvik Bizden, Kesmek Sizden, Kabul Mevla Teâlâ’dandır.
Fatih Medreseleri Yazı işleri Kurulu