

İslam davasının en büyük lideri hiç kuşkusuz sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) dır. Peygamberlik vazifesi, bir insanın üzerine yüklenebilecek en zor vazifedir. Efendimizin (s.a.v.) örnek hayatına baktığımızda bunu çok net görmekteyiz. Çekilen eziyetler ve sıkıntılar, nice nice zorluklar ve hakaretler bu zorluğun en somut delilidir.
Hak din olan İslam’ı insanlara tebliğ etmenin meşakkatini sevgili Peygamberimiz hayatı boyunca yaşadı. Tabi O’nun yanında yer alan sahabede bu kutlu davanın içinde olarak aynı sıkıntılara ortak oldu. Sahabe Efendilerimiz, (Rabbin hepsinden razı olsun) Peygamberimize (s.a.v.) gerçek bir teslimiyetle bağlanarak, üzerine düşen vazife ne ise yerine getirmeye çalıştılar. Liderlerine olan sadakatleri gereği karşılaşılan her olayda takındıkları olgun tavırlarla şerefli bir konuma yükseldiler. Rabbim cümlemize bu olgunluğu ikram eylesin!
İslam’ın, yeryüzüne yayılması, hiçbir zaman güle oynaya olmadı, olmayacaktır da. Küffar ehli Müslümanlara yönelik savaşını her fırsatta yerine getirmektedir. O yüzden geçmişte çekilen sıkıntıların benzerleri günümüzde de cereyan edecektir. Kısacası hak davanın safında yer alan her Müslüman, gelecek tehlikelere karşı hazırlıklı olmalıdır.
Geçmişten günümüze değin hak ve batıl mücadelesi tüm hızıyla devam ederken, biz Müslümanlar nemelazımcılık yaparsak olmaz. Bu bir Müslümana asla yakışmaz. O nedenle tüm Müminler, imanı gereğince her daim teyakkuz halinde olmalıdır. Hiçbir zaman rehavete kapılmamalıdır. Çünkü küffar ehli her daim Müslümanların aleyhinde çalışmaktadır.
Peygamberlik vazifesinin şuuruna hakkıyla ermiş ve bu işi ciddiyetle üstlenmiş olanların hayatlarına baktığımızda, hayatlarının Resulüllah ile örtüştüğünü görmekteyiz. İslam davasına gönül vermiş hakiki liderler ve o liderlerin etrafında toplananlar, Allah (c.c.) katında yüksek derecelere ve mükafatlara erişeceklerdir.
Sahabenin liderine olan teslimiyeti oldukça yüksekti. Öyle ki O (s.a.v.) ne derse desin koşulsuz itaat edilirdi. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hiçbir zaman heva ve hevesinden konuşmaz veya bir fiiliyatta bulunmazdı. Bunu bilen sahabede iyi olsun kötü olsun karşılaştığı her olayda önce Peygamber Efendimize (s.a.v.) danışır ve sonrasında ona göre hareket ederdi. Peygambere danışarak yapılan hangi iş haşa eksik olur ki? Elbette ki hiçbir iş!
Sahabe-i kiram, liderleri olan sevgili Peygamberimize asla akıl vermeye kalkışmazdı. Bir iş ya da bir olay karşısında elbette ki istişareler yapılırdı ancak bunlar asla dayatmaya yönelik şeyler değildi. Sahabeyi sahabe yapan pek çok güze vasıflar var elbet, ancak şunu asla unutmamalıyız. Kazanılan tüm güzel vasıflar, lider olarak kabul ettikleri Muhammed Mustafa (s.a.av.)’ya olan teslimiyetleri sayesinde oldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her şeyi ile mükemmel bir insandı. İyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir dost, iyi bir liderdi. O’na tabi olup O’nun yolundan gidenlerde o mükemmellikten teslimiyetleri ölçüsünde istifade etmektedir. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın sünnetlerinden zerre kadar sapmayan ve taviz vermeyen Efendi Hazretlerimiz (k.s.) mükemmel bir zattır. Hakiki Peygamber şuurunda ve samimiyetinde olan Efedendi Hazretlerimiz (k.s.) ömrü hayatında hep İslam dini için çalışmıştır. İslam davası uğurda sayısız çileler çekmiştir. Yaptığı tüm çalışmalar tartışmasız kabul görmüştür. Kısacası Efendi Hazretlerimiz (k.s.) liderine (Peygamberine, Mürşidine) karşı akıl değil gönül vermiş ve sonsuz teslimiyet ile hak ettiği yere gelmiştir. Rabbim bizlere de aynı teslimiyeti ikram eylesin! Gaza gelip de olur olmaz ifadelerle akıl vermekten muhafaza eylesin!