Mahmud Efendi Külliyesinin Yıkımı Münasebetiyle Fatih Medreselerinden Kamuoyuna Duyuru… (2) - Fatih Medreseleri | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Mahmud Efendi Külliyesinin Yıkımı Münasebetiyle Fatih Medreselerinden Kamuoyuna Duyuru… (2)


Bir Önceki Yazımızda Efendi Hazretlerimiz Adına Yapılan Külliyesinin Yıkımını Kınadığımızı İfade

Etmiştik. Bugün De Bu Olayda Marifet Derneği İle Alakalı Bazı Bilinmesi Gerekenlere Değineceğiz:

Ey Marifet Derneği yetkilileri…

Bu olay bize Uhud savaşındaki okçular tepesi’nin tutulması hadisesini hatırlatmış ve göstermiştir ki, işini sağlam yapan kişiyi Allah müşrik bile olsa muvaffak eder. İşini sağlam yapmayan kişi ise, Peygamber ordusunun askeri olsa bile mağlup eder ve onun eli ile kazanılmış mutlak bir galibiyeti mağlûbiyete çevirir. Bu Allah’ın kâinatta değişmez bir kanunudur. Allah’ın en çok sevdiği peygamberine muamelesi bu olunca, sana bana ayrı muamele etmez.

Külliyenin yapımında ve bu aşamaya gelişinde nice samimi emekleriniz ve gayretleriniz oldu. Allah hepinizden bu konuda razı olsun. Ancak buraya gelinceye kadarki takip edilen süreçte doğrular olduğu gibi, bir takım planlama hataları da yapılmadı değil.

Onlara da kısaca temas etmekte fayda var:
Eğer bizler işlerimizi yaparken en başta Allah indinde de, kullar indinde de, yasalar nezdinde de doğru ve eksiksiz olanını yapabilmiş olsaydık da bu sonuç başımıza gelseydi; Evi barkı, işyeri yıkılırken feryat eden herkesin yaptığı gibi o iş makinelerinin önünde durmak ve buldozer paletlerinin altına yatmak bize vacip olurdu. Ancak işi sağlam yapmadan, birilerini inisiyatif almaya zorlayarak ve o kişilerin size göre olan ya da olmayan vicdanlarından merhamet bekleyerek yapılan bir işte, bu cemaat nasıl bu asil tavrı sergileyebilsin?
Bizler işimizi dört dörtlük yaptığımız halde bunlar başımıza gelseydi bu sizin için de bizim için de hepimiz için en büyük şeref rütbesi olurdu. Ancak resmi yollardan birtakım eksiklerin birileri tarafından hep revize edilmesini ya da görmezden gelinip idare edilmesini bekleyerek, bu olayın öncesinde ve sonrasında o kişilere farketmezi oynayarak, eleştirel bir dil kullanıp :”Ben her türlü giderimi yaparım, ifademi kimseden çekinmem” türü açıklamalar yapmaya devam etmek, netice almayı baltalayan hususlar olmuştur.

Madem bu kişileri eleştirecektiniz, doğru bulmadığınız konuları bir siyasetçi edasıyla anlatmadan duramayacaktınız, neden eleştirdiğiniz bu kişilere bu kadar güvenerek bu kişilerin sizin adınıza riske girmesini beklediniz ve size müsaade edilen ölçü ve planların dışına bu kadar çıktınız? Birincisi bu doğru muydu?
İkincisi, bu külliye yapımı tabii ki son derece büyük bir ihtiyaç ve zaruretti. Ve sizler bu süreçte son derece gayret gösterip ne sıkıntılar çektiniz. Buna itiraz edecek kişinin bu kapıyla ve Efendi Hazretleri sevgisiyle alakasının olduğunu dahi söyleyemeyiz. Ancak bu kadar önemli bir ihtiyacı ve projeyi neden o kadar eleştirdiğiniz kişilerin insafına bırakarak bu kadar komplike bir külliye işine giriştiniz? Sizin de ifade ettiğiniz gibi madem bu işin olmasını istemeyen İsmailağa da bir takım odaklar ve derin İsmailağa Baronları vardı ve onlar buranın yapımını şikâyet ederek durduruyorlardı; O zaman en zaruri olanlardan başlayarak, fincancı katırlarını da ürkütmeden, kimsenin gözüne öyle batıra batıra değil de sırayla, bitire bitire bu işi yapsaydınız daha iyi olmaz mıydı?

Bir başka mesele ise, Külliye Niçin Yıkıldı? Sorusuna verdiğiniz cevaplar ile alakalı: “Vatan millet meselelerini dile getirdiğimiz için yıkıldı. Çözüm sürecini, Süleyman Şah türbesinin taşınması konusunu, bin yıllık Anadolu’nun kendi görüşü olan Ehli sünnet vel cemaat ekseninden kaydığını, şia ve vahhabilere çanak tutulduğunu, terör örgütü ile masaya oturulmasını eleştirdiğimiz için yıkıldı diyorsunuz. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar milletvekilleri buraya geldiler, buranın yapıldığını gördüler seçim var diye bir şey demediler. Ne zaman seçimler bitti yıkım kararı çıktı.

Bütün işaretler Cumhurbaşkanını gösteriyor. Cumhurbaşkanımızın arkadaşının, başkalarının binalarına dokunulmazken bizim külliyemizin yıkılmasını cezalandırılışımız olarak düşünüyoruz. “gibi ifadelerle yıkımdan ders alınmadığını ve yıkıma götüren aşamalardaki aynı hataların tekrar ettiğini bize gösteriyor. O zaman adama demezler mi ki madem senin devletle bu kadar sıkıntı ve sorunun vardı ne diye bu kadar büyük binalar yapmaya kalkıyorsun? Bir de kalkıyorsun plan ve mevzuat dışına çıkıyorsun sonra da bu ifadeleri kullandığın kişilerden olayı toparlamasını bekliyorsunuz. Baştan bu işe birilerine güvenerek büyüttüysen şimdi niçin kızıyorsun. Yok, eğer güvenmediysen niçin müsaadesiz bu işi büyüttün. Yani sağlam zemine basarak yol kat edilmeliydi. Olay buralara getirilmemeliydi. Her ihvan şunu görmeli ve bilmeli ki: ben yalnız değilim. Kendi başıma buyruk olamam. Yaptığım her şey başta Sultanımızı ve camiamızı bağlıyormuş. Bunu artık görmemiz lazım. Şunu da unutmamak lazım. Sultanımızla yürünen yolda sıkıntı olmaz Allah’ın izniyle. Yok, eğer sıkıntı olduysa Sultanın dinlenilmesinde sıkıntı var demektir.

Sultanımızı Zararlardan Korumak Bizden, Muhafaza Mevla Teâlâ’dandır

Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu

Yorum yapın