Resulullah'ı Sevmek | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Resulullah’ı Sevmek


Bir Müslüman, Resulullah’ı, Allah’ın emri olduğu için sever. Biz, Allah-ü Teâlâ’yı sevdiğimiz için, Resulünü seviyoruz. Müslüman, niye haramlardan kaçar? Niye namaz kılar, niye oruç tutar? Peygamberi sevdiği için mi, yoksa Allah’ı sevdiği için mi? Elbette Allah’ı sevdiği için. Allah-ü Teâlâ, Resulü için “habibim” diyor, O’nu çok seviyor, bizim de sevmemizi ve O’na uymamızı istiyor. Bir ayet meali şöyledir: “Resulüm de ki, Allah’ı seviyorsanız, bana uyun. Bana uyanları Allah sever!” (Al-i İmran 31)

Batıya doğru, bir tul derecesi gidilince, namaz vakitleri 4 dakika gecikiyor. Her 28 km gidişte, aynı vaktin ezanı birer dakika sonra tekrar okunuyor. Böylece, yeryüzünün her yerinde, her an ezan okunmakta, Efendimizin ismi, Allah-ü Teâlâ’nın ismi ile beraber her an, her yerde işitilmektedir.

Öyle bir yükseltme, yüceltme ki kendi ismini Habibinin ismi ile birlikte andırdı. O’na itaati kendisine itaat olarak gösterdi, melekler O’na salat etti, müminlere de O’na salavat getirmeyi emretti, O’nu ismiyle değil, hep “Resulüm”, “Habibim” gibi güzel sıfatlarla andı.

Cenab-ı Hak Resulünün namını dünya ve ahirette de yükseltti. Hiçbir şehadet getiren, hiçbir namaz kılan yoktur ki şehadet kelimesini ve Resulüllah’ın mübarek adını zikretmiş olmasın.

Bizler öyle bir Peygamberin ümmetiyiz ki, bütün peygamberler Efendimize ümmet olmak istemiş. Peki, böyle bir peygambere nasıl bir ümmet olmalıyız? Bizi bizden fazla düşünen, gece gündüz “ümmeti, ümmeti” diye Rabbine yalvaran Peygamberimize nasıl layık bir ümmet olabiliriz?

Sen Allah-u Teâlâ katında o kadar faziletlisin ki, Mevla Teâlâ sana yapılan itaati zatına yapılmış kabul ediyor. “Kim Allah Resulüne itaat ederse muhakkak Allah’a itaat etmiş olur.”

Ya Resulüllah! Senin faziletin Allah’ın katında öyle yüksek derecelere ulaşmıştır ki, Seni bütün peygamberlerden sonra göndermesine rağmen, hepsinin başında zikredip yer veriyor. “Ey Resulüm hatırla ki bir vakit peygamberlerden söz almıştık. Senden de Nuh (a.s)’tanda İbrahim (a.s)’den de Musa (a.s)’dan da Meryem oğlu İsa (a.s)’dan da onlardan sağlam bir söz aldık.” Allah rahmet deryalarını senin üzerine boşaltsın.

! Eğer Allah-u Teâlâ, Hazreti Süleyman’a sabahtan öğleye kadar kat ettiği mesafe bir aylık, öğleden akşama kadar kat ettiği mesafede bir aylık yol olan rüzgârı vermişse de o, sana verilen ve üzerinde gece yedinci semaya kadar çıkıp sonra aynı gecenin sabahında dönerek sabah namazını Mekke’de kıldığın Burak’tan daha mucizevi değildir. Allah rahmet deryalarını Senin üzerine boşaltsın.

Eğer Allah-u Teâlâ Meryem oğlu İsa (a.s)’ya ölüleri diriltme mucizesi vermişse de onun bu mucizesi zehirlenmiş ve pişirilmiş koyunun Seninle konuşup “Zehirliyim beni yeme” diyen mucizesinden daha üstün değildir.

Ya Resulüllah! Nuh (a.s) kavmine beddua etmişti; “Ey Rabbim inkârcılardan hiç kimseyi yeryüzünde bırakma” demişti. Eğer Sende o beddua gibi bizim için bir beddua etseydin muhakkak hepimiz helak olurduk. Hâlbuki secde halindeyken Senin sırtına pislik dolu işkembeyi attılar, yüzünü kanatıp dişlerini kırdılar, taşladılar bu yapılanlara rağmen Sen onlar için hayır dua etmekten başka bir şey yapmadın. Ve şöyle dedin “Allah’ım kavmimi bağışla çünkü onlar bilmiyorlar.” Ya Resulullah! Allah’ın salat ve selamı Senin üzerine olsun. Anamız babamız Sana feda olsun. Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu

 

Yorum yapın