Yaşamış olduğumuz dünyada dünden bugüne adedi bilinmeyecek kadar, insanlığın gündemini meşgul eden hadiseler meydana gelmiş. Kimisi üç gün, kimisi beş gün, kimisi aylar haftalar senelerce akıllarımızdan silinmemiştir. Belki çok önemliydi belki de boşuna meşgul etti bizleri. Netice olarak arkasına bakmadan hepsi geçip gitti. Ama biz hala varız. Hala hayattayız. Tabi ki gidenlerimiz de var. Ancak meydana gelen bu hadiseler bize hep bir şeyi unutturuyor. Nedir o unuttuğumuz? Cevap çok kolay, “Kendimizi.” Evet, bu olaylar herkese kendini unutturuyor. Yani farkına varmadan bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Hep zihinlerimiz bir şeylerle meşgul. Bir türlü kendimize, ruhumuza dönemiyoruz. “Onun için savunuyoruz ki herkesin gündemi kendisi olmalı…”
Yani insan kendine yönelmeli. Her zaman takipte olunduğunu bilmeli. Bu dünya da elbette çok ilginç hadiseler meydana gelmiş ve gelecek. Ancak bu olaylarda sen kendini kaybetmemelisin. Bazıları buna soğukkanlılıkta der. Bence insanın en çok ilgilenmesi gereken kendisidir. Kendi fiziksel ve ruhsal halleridir. Dikkat ederseniz Kuran-ı Kerim’de Allah (c.c.) “Kendi nefislerinizi ve ehlinizi ateşten koruyun” (Tahrim:6) buyuruyor. Niçin? Çünkü sen kendini koruyamazsan ehlini nasıl koruyabilirsin ki. Sen nefes almıyorsan insanlara nasıl nefes almaktan bahsedebilirsin ki. Sen görmüyorsan insanlara nasıl görmekten bahsedebilirsin. İlk önce gözlerinin üzerindeki manevi kirlerden evvela sen kurtul ki hakikatleri gör ve anlat. Tabi kendine ilk olarak bak. Kendi kendinle tanış. Ya olur mu? İnsan hiç kendini tanımaz mı? Deme öyle. Bu kadar basit değil. Ne buyurdu Kâinatın Efendisi, “Kim ki kendini bilirse, Rabbini bilmiş olur” . İfadelerimizde nefse kulak vermek ve bencillik yapmak gibi çirkin kasıtlar yok. Veya insanlar toplumsal olarak mücadeleyi bıraksın da demiyoruz. Dünya ile olan ilişkisini kessin de demiyoruz. Ki şimdiki zamanda istesen de kesemezsin. Elbette ki Müslüman her şeyi bilecek. Ama kendimizi unutmamak kaydıyla. Neden bizim üzerinde basa basa durduğumuz ideallerimiz olmasın? Neden biz kendi sıkıntılarımız var iken el âlemin falanlarıyla filanlarıyla kendimizi meşgul edelim? İmanlarımızı suretten hakikate geçirebildik mi? Ağzımızdan çıkanları kulaklarımız duyuyor mu? Sağ tarafımızda gerçekten Allah’ın; “Ah be kulum işte bu. Bu amelin beni çok memnun etti” dediği bir hareketimiz var mı? Allah ile samimiyetimiz ne kadar? Sevgimizin boyutu ne kadar? Allah derdimiz var mı? Varsa kaçıncı sırada? Rasulullah’ın dört bin küsür sünneti var. Kaç tanesinin altında ismimiz var? Kuran okumasını biliyor muyuz? Biliyorsak manasını anlıyor muyuz? Anlıyorsak 6666 ayetin kaç tanesinde kendimizi buluyoruz?
Öyle bir namaz kıldım ki Allah’ı unutmadım diyebiliyor muyuz? Daha bunun gibi nice sorular. İşte bu soruların hepsinin cevabı yine sende. Bir bilsen ne büyük hazinelere sahip olduğunu. Bir çıkarabilsen içindeki o sonsuzluğu. Bir anlasan sen ne kadar kıymetli olduğunu. Gel şimdi biz kendimizi kontrol edelim. Eksiklerimizi tespit edelim. En kolayı hangisiyse onu düzeltelim.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu