Masum Bayraktar Hoca Efendi 20.11.2014 tarihinde Kağıthane Yunus Emre Camii’nde sohbet düzenledi.
Sohbetten başlıklar;
Kalp ayna gibidir. Kalbe ne tutarsan onu gösterir.
İster Mevla’yı göster kalbine, ister hoş olmayan şeyleri göster.
Kalbin yolu da gözdür, ister iyi şeye bak, ister kötü şeylere.
Kokucuya girenin üstüne güzel koku siner, demirciye girenin üstüne pas kokusu siner.
Yani Allah dostlarıyla beraber olursan oradan nasibini alırsın.
Bal kabından bal, sirke kabından sirke damlar. Yani kalbinde ne varsa ağzından da o damlar.
Sahabe Efendilerimiz kalplerinde Efendimize yer verdikleri için her biri hidayet yıldızı oldular. Peki bu mertebe nasıl ulaştılar, Efendimizin meclisinde bulundular, sohbetlerine katıldılar.
Efendimiz ne buyurduysa yaşadılar, eşlerine, evlatlarına, arkadaşlarına yaşattılar, Mevla da “Ben onlardan razıyım” buyurdu.
Önderin kim ise örneğinde odur, örneğini ne kadar örnek alırsan o kadar öğrenirsin, o kadar kazanırsın, bizim önderimiz Efendimiz (s.a.v.)
Mükemmel İnsanlar önderlerini örnek alarak mükemmel olmuşlardır.
Sevdiğin 10 kişiyi yemeğe davet ettin, ama aralarında bir tanesi sevmediğin bir kişiyi getirdi, Ne yaparsın o sevdiğin kişi hatırına onu da kabul edersin oda aynı sofradan nasiplenir.
Mevla’nın sevdiği kulların kalbine gireceğiz ki onların hürmetine bizde Mevlamızın güzelliklerinden istifade edelim.
Efendimiz ayakları şişene kadar ibadet edermiş, Aişe annemizde Efendimize “Gelmiş ve geçmiş günahların affedildiği halde neden bu kadar ibadet edersin” demiş.
Efendimiz de “Ya Aişe Rabbime şükredici bir kul olmayayım mı” buyurur.
Eski kavimlerde bu kadar imkan yoktu, 500 yıl Peygamber gelmemişti. Şimdi camiler, hocalar, alimler, ulemalar, medreseler var daha ne istiyoruz.
Hoca anlatıyor çok iyi dinliyoruz, ama sadece iyi dinliyoruz. Tatbikatta sıkıntımız var.
Çok etkilendiğim bir olay; Bir gün Adapazarına gittim, bir amcayı ziyaret ettim göz suyu kuruduğu için kör olmuş, aynı yerde bir kişiyi daha ziyaret ettim onun da göz suyu fazla olduğu için kör olmuş, sonra düşündüm ki gözlerimizin ölçülü olması ne büyük nimetmiş.
Güneş, ay, yağmur, toprak, yiyecekler, içecekler her şey bizim için, yeryüzünü döşek yaptım, gökyüzünü kubbe yaptım sizi korudum buyuruyor Mevla Teala.
Bu mükemmel nimetlerin karşısında bizden sadece kulluk istiyor.
İşyerinde namaz kıldırmayan adam ben Firavun’um diyor. Çünkü Mevla’nın hükmünü kabul etmiyor, benim hükmüm geçer diyor.
Mevla’ya şirk koşanın firavundan farkı yok.
Kur’an-ı Kerim Rabbimizin kelamıdır, aksine bir kitap bir hüküm kimse getiremez.
Efendi Hazretlerimize geliyorlar, Sen bize çocuklarını okut diyorsun ama bu çocukların geleceği ne olacak diyorlar. İki gün sonrada gelip Hocalar çok yiyor diyorlar. İşte Hocaların rızkı bol Mevla onlara sahip çıkıyor anlayamıyorlar.
Aynı şekilde bana geliyorlar, çocuk medresede okursa fakir olur, sıkıntı çeker diyorlar. Sonra Mevla yardım ediyor sahip çıkıyor akıtıyor, bu seferde “Hoca bu değirmenim suyu nerden akıyor” diyorlar. Bende diyorum ki “Mevla’dan akıyor Mevla’dan”
Hocamızın sohbeti dua, musafaha ve ikram ile bitti.