

Uzunca bir süredir sessizliğiyle devam ettiği halde, son günlerde basım-yayın ve medya organları aracılığıyla tamamen gün yüzüne çıkartılan ve sosyal medyada da her geçen gün daha bir yayılan camiamızın iki önemli kurumu arasındaki adeta birbirine savaş ilanı izlenimini uyandıran, dostlarımızı derin üzüntülere gark ederken, düşmanlarımızı zil takıp oynatacak derecede sevindiren, birlik beraberliğe ve kardeşlik hukukuna son derece zıt, uykularımızı kaçıran talihsiz açıklamaları Fatih Medreseleri olarak derin bir üzüntü ve kaydıyla takip etmekteyiz.
Efendi Hazretlerimizin (k.s.) de buyurdukları gibi; “Türkiye’nin düşmanı çok! Avrupa’nın, Amerika’nın, İslam düşmanlarının Türkiye’mizde gözü var!”
Tarihe baktığımızda birçok defalar Türkiye’nin düşman saldırılarına maruz kaldığını görürüz. Bugün ise bu saldırılar topla, tüfekle ve eskiden olduğu şekliyle haçlı seferleri vasıtasıyla değil, bizi birbirimize düşürerek yapıldığını görüyoruz…
İslam düşmanları İslami yıkmak, Allah’ın nurunu söndürmek uğruna bunca çalışırlarken, birbirleri ile İslam ve Müslüman düşmanlığı konusunda uluslararası şer ittifakları kurarlarken, bizim kardeşlik hukukunu zedeleyici, birbirimize düşmemize sebep olan kavga ve kargaşalarla tefrikaya düşmemiz, onların ekmeğine yağ sürmek olduğu gibi Rabbimizin yardımının kesilmesine ve onlara yenilmemize sebep olacak işlerdendir…
Çünkü ihtilaflar musibetleri artırır, nimetleri giderir, azmi kırar ve vicdanları köreltir. Bu ise başarısızlığın ta kendisidir…
“Bir kavim, kendindeki iyi hali değiştirmedikçe Allah’ta onlara ihsan ettiği nimetleri değiştirmez” (Enfal 53)
Bizim davamız tertemiz, bembeyaz, nurlu bir davadır. Nerede olursa olsun haktan ayrılmaz, birleşmeyi sever, sulhu sever. Bizim maruz kaldığımız en büyük bela ve darbe; BÖLÜNÜP PARÇALANMAMIZ, ARAMIZA İHTİLAFLARIN GİRMESİDİR.
Bizim başarıya kavuşma esasımız ise; Birlik beraberlik ve birbirimizi kardeşane sevme esası teşkil eder…
Yaşadığımız acı tecrübeler bizlere gösterdi ki; azınlık ama organize toplulukların karşısında dağınık fert fert olan kalabalıkların yapabileceği bir şey yoktur. Bugün İslam âlemi, sayılarının azlığı ya da, imkânlarının yetersizliği sebebiyle değil, BİRBİRLERİ İLE OLAN İHTİLAFLARI SEBEBİYLE BU HALDEDİR…
Müslümanları daima kardeşliğe, birlik beraberliğe ve birbirlerini sevmeye ve birbirlerinin haklarını gözetmeye davet eden sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu davete uymayıp, gelişi güzel hareketlerde bulunan kimseleri MÜFLİS diye vasıflandırmaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in buyurdukları MÜFLİS durumuna düşmemek için Efendi Hazretlerimizi, camiamızı, tüm Müslümanları ilgilendiren konularda ferdi ve fevri çıkışlarla değil de camia olarak topluca “Neyin, nasıl olması gerektiği” konularında istişareler yaparak ortak bir kararda hareket etmeliyiz.
“Siz kendilerine (dinde birlik sağlayacak ) apaçık deliller geldikten sonra (daha çok birleşecek yerde) ihtilafa düşenler gibi olmayın” (Ali İmran 105) ayeti gereğince kardeşlik hakkına riayet ederek, varsa sıkıntılarımız basın yayın ve sosyal medya üzerinden değil, suçlayıcı ve dışlayıcı bir tarzda değil, tarikat ve İslam düşmanlarının ellerine malzeme verecek şekilde değil de, tarikatımızın ve Efendi Hazretlerinin usul ve üslubuna göre ikaz ve tavsiyelerimizi yapmalıyız.
“Kol kırılır, yen içinde kalır” demişler. Aile içi meselelerimizi çarşı-pazarda ulu orta sergilenişi gibi hareketler, iki tarafında isim vererek veya bariz bir şekilde adres ve hedef göstererek ya da işi şahsileştirerek eleştirilerde bulunmaları bize ve camiamıza zarar vermektedir.
Eğer bizler sahip olduğumuz maddi ve manevi imkânlarımızın ve Efendi Hazretlerimiz gibi yeryüzünde aransa, taransa bir eşi ve benzeri asla bulanmayan kıymete, böyle bir zenginliğe sahip olmamızın yanında, siyasi ve manevi olgunluğa da erişebilmiş olsak, birbirimiz ile kenetlenip tek bir saf olabilsek, bugün 2 milyara yaklaşan Müslümanlar bir avuç Yahudilerin işgali altında, onların sömürgesi altında olmayacaktı.
Efendi Hazretlerimiz (k.s.) tek başına bir şahsın bir grubun, bölge ya da coğrafyanın olamayacağı kadar kıymetli olan, Müslümanların kendisi ile izzet ve şeref bulduğu, partiler üstü, zamanlar ötesi bir zattır. O (k.s.) 77 milyonun değil TÜM İNSANLIĞIN MÜRŞİDİ KÂMİLİDİR.
Onu sadece kendi grubuna, bölgelerine, coğrafyasına ya da bir zamana, bir partiye hasretmek için çabalamak, onun var oluş sebebini anlamamak, rahmet oluşunu idrak edememek ve onu dar kalıplarla sınırlandırmak demektir.
Efendi Hazretlerimiz (k.s.) kimsenin olamayacak kadar değerli olan, EN KIYMETLİ OLANDIR! Dolayısıyla Efendi Hazretlerini ele geçirme yarışını andırır bir şekilde olaylara yaklaşmak “Efendi Hazretlerine kim fiziki olarak hizmet etme şansını ele geçirmiş ise o, Efendi Hazretlerini maddi-manevi bütün mirasına sahip olmuştur” anlayışı, Efendi Hazretlerinin şanına, tarikat adap ve terbiyesine uymayan tavırlardır.
Bize düşen vazife, ele geçirme sahiplenme tavrı olmadan tarikat adabı içinde mürid duruşunu, teslimiyet anlayışını sergilemek ve Efendi Hazretlerimize, sade ihvan olabilmektir.
EFENDİ HAZRETLERİMİZ’E İHVAN OLMAK İSE:
Sadece dilden dökülen, kuru sözden ibaret değildir.
İhvan Olmak: Gönülden, gönle uzanan ve yürekleri birbirine bağlayan ülfet ve samimiyet köprüsünü inşa etmektir.
İhvan Olmak: Yağmurun getirdiği rahmet gibi birbirimize rahmet olabilmek.
İhvan Olmak: Fırtınalı denizlerde sığınılacak liman olabilmektir.
İhvan Olmak: Birlik ve beraberliği zedeleyecek her türlü olumsuzluktan kaçınmaktır.
İhvan Olmak: Efendimiz s.a.v ’in ifadesiyle birbirimize muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme hususunda tek vücut olabilmektir. Ayağına batan diken de dahi, kardeşinin derdiyle dertlene bilmektir.
İhvan Olmak: Kardeşinin hakkına riayet etmek ve onun saygınlığına gölge düşürmemektir.
İhvan Olmak: Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şu prensipleri doğrultusunda hareket edebilmektir. “Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz.” (Buhari-Müslim)
“Birbirinizle ilgiyi kesmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin. Birbirinize kin beslemeyin! Birbirinize haset etmeyin Ey Allah’ın Kulları! Kardeş olun! Müslümanın, Müslümana 3 günden fazla dargın durması helal değildir.” (Tirmizi)
Öyleyse yüce Rabbimizin “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.” (Hucurat: 10) Emri gereğince yıkıcı değil, yapıcı olalım! Ayrıştırıcı değil, birleştirici olalım! Fitneyi değil, ıslahı esas alalım! Birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde: “Bölünüp Parçalanmayın.” (Ali İmran: 103) diyen bir dinin mensupları olduğumuzu, “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” (K.Hafa: 1/333) diyen bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu, “Zaten bir avuç kaldık. Onda da birbirimizle uğraşmayalım.” diyen Efendi Hazretlerimizin ihvanı olduğumuzu ve ”Milletimin ayrılığa düşmesi, kabrimin köşesinde bile beni rahatsız eder.” diyen bir ecdadın torunları olduğumuzu unutmayalım.
Rabbim, Efendi Hazretlerimizi, camiamızı, devletimizi, milletimizi, ülkemizi ve tüm İslâm Âlemini her türlü tehlikeden, düşmanların istediği şekilde bölünüp parçalanmaktan muhafaza eylesin!
Kardeşlerimiz arasındaki bölünmüşlüğü, ortadan kaldırmaya bizleri muvaffak eylesin. Birbirimizle kardeş olarak, dayanışma içinde olabilmeyi cümlemize nasip eylesin.
Ya Rabbi! Senin sevgili habibin, ümmetine dış düşmanların zarar veremeyeceğini, asıl zararın bölünmek parçalanmak ve birbirine düşmek olduğunu bildiriyor. O’nun bu kutlu ikazına uyabilmeyi cümlemize lütfeyle.
Allaha emanet olunuz!
FATİH MEDRESELERİ
çok güzel yorum maşallah