İtilaf kuvvetleri donanma, asker sayısı ve silah bakımından her türlü teçhizatlarıyla üstün olduğu bir savaştı Çanakkale. Hatta düşman askerleri eğlence içeceklerini ve malzemelerini de yanlarında getirmiş son derece mağrur bir şekilde 2 saat içerisinde fetih edileceğini düşünerek ve Çanakkale Boğazını geçip İstanbul’a dayanacaklarını hayal ederek saldırmışlardı.
Çanakkale savaşı normalde bir ülkenin nasıl direndiğini ve kanının son damlasına kadar savaşarak nasıl başarıyla çıktığını ve tarihe “Çanakkale geçilmez” diye nasıl not düşüldüğünü gösteren emsalsiz bir savaştır.
Bu savaş sırasında Anadolu’nun farklı farklı kesimlerinden binlerce kişi bu vatan için canlarını vermeye gelmiştir. Kınalı Hasanlar, Yahya Çavuşlar, Seyit Onbaşılar, Nene Hatunlar, Şerife Bacılar, 15’inde çiçeği burnunda gençler ve hepsi birbirinden kahraman kalpleri imanla dolu, gözleri pırıl pırıl, göğüslerinde namlu uçlarıyla kanlarının son damlasına kadar savaşan şanlı askerlerimiz ve ecdadımız, geri dönmeyi bir an olsun bile düşünmediler.
Bu ülkenin her karış toprağının nasıl değerli olduğunu ve geride bıraktıkları aileleri için bunun ne kadar önemli olduğunu bilmektedirler.
Bizler Çanakkale’de 253.000 şehit vermiş bir neslin torunlarıyız. Ecdadımız canlarıyla, mallarıyla, evlatlarıyla, kanlarının son damlasına kadar mücadele ettiler ve vatanımızı düşman istilasından kurtardılar.
Şimdi ey ecdadıyla övünen gençlik,
Ey, vatanına, milletine, mukaddes emanetlerine sahip çıkan gençlik,
“Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” diyen şairin ifadesiyle ne olursa olsun bu cennet vatanımızın kıymetini bilelim ve küffarın oyununa gelmeyelim.
Bu duygu ve düşüncelerle şanlı ecdadımızın kanlarıyla tarih yazdıkları Çanakkale Zaferini minnetle anıyor ve bu vatanı bizlere hediye eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diler ve şefaatlerine nail olmayı Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz.