

Çınaraltı Hocaları Ve Çeçenistan Konusu – 2
Ey Çınaraltı’nın Meşhur Hocaları Recep Hoca, Mehmet Hoca Ve Ömer Hoca…!
Teslimiyet görüntüsü altındaki, teslim alan ve teslimiyetle zerre kadar alakası olmayan tavırlarınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz? Yaşınızı başınızı aldığınız halde bu ahlakınızdan artık vazgeçmeyecek misiniz? Resmi imamların sırtını diyanet’e dayayarak kendilerini garantiye aldıkları gibi, sizlerde bu camia içinde patronunuza sırtınızı dayayarak; bütün sisteminizi sadece kendinizi kurtarmak, kendi varlığınızı kuvvetlendirmek ve kendinizden başka kimseyi düşünmemek şekli üzerine kurduğunuz bu düzenden ve “bakın bizim konumumuzu görüyorsunuz. Bizim vakfımızda görev alıp, siz de kendinizi garantiye almak isterseniz, bizimle iyi geçinmelisiniz” mesajını veren halinizden ne zaman vazgeçeceksiniz?
Bu yaşınızdan sonra; “En zor zamanlarında Efendi Hazretlerini ve hane halkını yalnız ve yardımsız bırakan” ifadelerinin muhatabı olmak size ağır gelmiyor mu?
41 kere maşallah dedirtecek şekilde 41 maddelik günah dosyanızı size gönderen ve bu ifadeleri size söyleyenler acaba ortada hiçbir şey yokken mi bunları size söylüyorlar?
Başınızdaki patronunuzun sizden ne beklediğinin kaygı ve hassasiyetleriyle yaşadığınız halde, ömrünüz bitti bir kez olsun Efendi Hazretleri’nin sizinle ne iş görmek istediğini, sizden neler beklediğini düşünmediniz.
Elinizin altındaki hocalara hiç mi hiç sahip çıkma özelliğiniz olmadı. Size Allah-ü Teâlâ bu denli büyük imkanlar ve fırsatlar vermişken, elinizin altında Efendi Hazretlerinin bereketiyle binler, on binlerce talebeler, hocalar gelip geçerken sizler bu durumun önemini kavrayamadınız. Dört beş sene emek ederek yetiştirdiğiniz bu insanları Efendi Hazretlerinin yanında, Onun kadrosu yapmak varken; patronunuzun insaf ve vicdanına terk ederek talebelerinize ve hocalarınıza “başınızın çaresine bakın” diye yol göstermeniz hangi akla ve vicdana sığar. Allah rızası için söyleyin bunların içinde bir tane olsun el atıp sahip çıkacağınız hiç mi adam yoktu ki hiç birine sahip çıkmadınız?
İş yapma konusunda taşın altına elinizi koyma ve sorumluluk üstlenmek konusunda o kadar çekingen ve korkak davrandınız ki, kendinizden başka bir hiçbir kimseyi düşünmediniz. Hep arkadan arkaya işleri yönlendirmeyi tercih ettiniz. Aman ismimiz lekelenmesin, kendimizi yıpratmayalım, kariyerimiz zedelenmesin mantığıyla hareket ettiniz. Gölgesine sığındığınız patronunuzun gölgesi sizi bitirdi. Kendinizin de camiamızın da tükenişine yanlışlarınızla zemin hazırladınız.
Kabiliyetli yetişmiş hocaların önünü açmak yerine adamların ayaklarının altına adeta muz kabuğu koyup bir anda kendisini dışarıda bulmalarına engel olmadığınız gibi sonuçta “biz ne yaptık ki” diyerek zeytinyağı gibi üste çıkmayı da becerdiniz. Fatih Medreseleri ve Masum Bayraktar Hoca Efendi hakkında o biçim saldırdıkları zaman onlara gaz verdiğiniz o arefede kendisiyle karşılaşınca da; “Aman Masumum bizim seninle hiçbir sorunumuz yok.” diyerek ikili oynamayı da çok becerdiniz.
İkili oynama anlayışı sizin ruhunuza o kadar sinmiş ki Efendi Hazretleriyle patronunuzun iradeleri çatıştığında; “Biz hem patronumuzun dediğini yapar, hem de Efendi Hazretlerini dinlermiş gibi davranır ve onu ikna ederiz.” dediniz durdunuz.
Söyler misiniz Allah aşkına, patronunuzun iradesiyle Efendi Hazretlerinin muradının karşı karşıya geldiği durumlardan kaç tanesinde Efendi Hazretlerini dinleyipte patronunuza muhalefet ettiniz. Her şeye rağmen kendinizi teslim çakmayı da çok iyi beceriyorsunuz hani.
Bu şekilde gemisini yüzdüren kaptan mantığıyla hareket ettiniz hep. Marifetin size gönderdiği 41 maddeye ise burada yerimiz ve vaktimiz müsait olmadığı için hiç girmiyoruz.
Efendi Hazretlerimize Teslim Olmak Hepimizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.
İsmailağa Derneği Yazı İşleri Kurulu