

Sözlükte “bitirmek, yok etmek; yoksul düşmek; malı veya parayı elden çıkarmak” anlamlarına gelen infak, dinî bir terim olarak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım etmesi demektir. Bu yönüyle infak, hem farz olan zekatı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir.
İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir. Kur’ân’da Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olan müttaki mü’minlerin özellikleri sayılırken bunlar arasında infak da zikredilmiştir. İnfak ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allah rızası için yapılmalı; infakta bulunan kimse, infakta bulunduğu kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmalı, malın iyisi ve kalitelisinden vermeli; verirken özellikle gerçek ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmalıdır. Varlıklı Müslümanların mallarında yoksulların hakları bulunduğunun ifade edilmesi zenginlerin, ihtiyaç sahiplerine yardım yapmakla yükümlü olduğunu gösterir. Hadislerde aile fertleri için yapılan harcamalar infak kavramıyla ifade edilmiş ve bu tür harcamaların sadakaların en hayırlısı olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca Efendimiz (s.a.v) bu görevi ihmal edenleri şu ifadelerle uyarmıştır: “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günâh olarak yeter.”
Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor;
Ebû Talhâ (ra.), ensar içinde en çok hurmalığa sahip olan kişiydi. En sevdiği hurmalığı da Mescid-i Nebevî’nin karşısındaki “Beyrahâ” denilen hurma bahçesi idi. Resûlullah zaman zaman o bahçeye girer ve içindeki tatlı sudan içerdi.
Enes (ra) diyor ki: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” Âyeti nazil olunca, Ebû Talhâ, Resûlullah’ın huzuruna çıkarak:
Yâ Resûlallah, Allah’ü Teâlâ, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” buyuruyor. Benim en sevdiğim malım ise “Beyrahâ” bahçesidir. Onu, Allah rızası için sadaka olarak vermek istiyorum. Allah katında onun benim için hayır olmasını ve ahiret azığı olmasını diliyorum. Onu Allah’ın sana göstereceği şekilde kullan, dedi. Bunun üzerine Resûlullah;
Dur bakalım. Bu çok kıymetli ve çok kar getirici bir maldır. Ben senin dediklerini işittim; fakat senin onu yakınlarına tahsis etmeni daha uygun görürüm, dedi. Ebû Talhâ da;
Peki, öyle yapayım yâ Resûlallah dedi ve hurmalığını akrabaları ve amca çocukları arasında taksim etti.
Kur’ân’da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah yolunda infakın sevabının bire yedi yüz olduğu bildirilmiştir. Bu infakın Allah katındaki değerini gösterir.
Diğer bir taraftan infak sayesinde kişi kibir, gurur, cimrilik ve bencillik gibi dinimizce yerilen kötü vasıflardan da kurtulur.
İnfakta dört güzellik vardır:
1 – Allah Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2 – Allah Teala, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3 – Allah Teala, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasında bir perde yapar.
4 – Allah Teala, belayı ve sıkıntıyı sadaka veren kimseden defeder.
İnfak hususundaki en güzel edep, “sağ elin verdiğini sol ele bile fark ettirmemek” tarzında milletimizin de darb-ı meselleştirdiği bir ölçüdür ki, hadis-i şerifte bu tür insanların Arş’ın gölgesi altında gölgeleneceği müjdelenmiştir.
Ecdadımız, infaktaki bu edebin en güzel numunelerini sergilemişlerdir. Tarihimiz bunun en güzel şâhididir. Nitekim meşhur vakfiyesinde görüldüğü gibi Fâtih Sultan Mehmed Han, toplumun korunmaya muhtaç fertleri için en hassas edep ölçüleriyle kaideler koymuştur.
Padişahı böyle bir edep sergileyen cemiyetin fertleri de, sadakalarını bir zarf içinde camilerdeki sadaka taşlarına bırakırlar, muhtaçlar da vereni görmeksizin oradan ihtiyaçları kadarını alırlardı. İnfakta gizlilik esas olmakla birlikte, kalbin riyadan korunması kaydıyla alenî olarak verilmesi de teşvik edilmiştir.
Rabbimiz Bu Ramazanı Şerif ayında bizleri mallarımızdan kendi yolunda infak edenlerden eylesin. Nitekim Mevla’mız kelamında şöyle buyurmaktadır;
“Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, her başağı yüz daneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah’ın ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir.”(el-Bakara 2/261)
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu