
Bizleri, yoktan var eden, varlığından haberdar eden, bizleri, sonsuz ve sayısız nimetlerle rızıklandıran, bizleri, kâinatın Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya ümmet eden ve bu ahir zamanda Efendi Hazretleri (k.s) gibi eşsiz bir zâtla beraber eyleyen Mevla Teâlâ’ya sonsuz hamd-ü senalar olsun.
Bizleri Müslüman bir anne-babadan dünyaya getiren, doğusuyla-batısıyla eşsiz güzellikleriyle, mukaddes emanetleriyle, beş vakit ezan sesleriyle, gök kubbeye uzanan İslam’ın nişanı minareleriyle süslü bu cennet vatanı bizlere ikram eden Allah-u Teala’ya ne kadar şükredersek, hakiki manada şükrü îfâ etmiş olamayız.
Burada sayamayacağım daha nice güzellikleri bizlere ikram eden Mevla’mıza karşı bizler nasıl bir kul olmalıyız?
Peygamberler peygamberi, âlemlere rahmet olarak gönderilen, her peygamberin kendisine ümmet olmak istediği Resul-ü Zişan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya karşı bizler nasıl bir ümmet olmalıyız?
Peygamber varisi olarak bu garip zamanda yaşantısıyla bizlere asrı saadet günlerini anlatan gönüllerimizin ilacı Efendi Hazretlerine (k.s) karşı nasıl bir talebe olmalıyız?
Kendi kendimizi ölüm kapımızı çalmadan bir hesaba çekelim ve bir düşünelim?
1-) İbadetlere karşı hassasiyet gösteriyormuyuz? Beş vakit namazımızı hiç gevşeklik tembellik etmeden vaktinde kılıyor muyuz yoksa gevşeklik yapıp vakit atladığımız, kazaya bıraktığımız daha da kötüsü hiç namaz kılmadığımız oluyor mu?
2-) Haramlara karşı tutum ve davranışlarımız nasıl? Rahat rahat harama bakabiliyor, evlerimizin başköşelerinde bulunan tv’leri saatlerce izleyebiliyor, aracımızda, işyerimizde ve bulunduğumuz ortamlarda akşama kadar müzik dinleyip, haramdan zevk almak haşa “müzik ruhun gıdasıdır” diyecek kadar ileri gidip, haramlara rahatlıkla meyledebiliyormuyuz? Yoksa haramlardan kaçmak ve uzak durmak için gayret gösteriyor, tutum ve davranışlarımız ne durumda?
3-) İşyerlerinde, ofislerde, atölyelerde kadın-erkek karışık bir şekilde çalışmalarının tehlikeli bir durum olduğunu biliyormuyuz yoksa bu konuda bir sakınca görmüyormuyuz?
4-) İlk, orta, lise, üniversite gibi yerlerde başı açık olarak kız-erkek karışık bir şekilde okula giden genç kızlarımızın bu durumuna rıza gösteriyormuyuz yoksa evlatlarımızı bundan sakındırıyormuyuz?
5-) Allah’a iman yönünden iman derecemiz, Allah’a güvenimiz ne durumda? Rızık endişesine kapılıp evladını Allah yolunda yetiştirmekten korkuyormusun yoksa evladını din yolunda yetiştiriyormusun?
6-) Faiz almış başını gidiyor. O kadar normalleşti ki, cep telefonlarıyla kredi çekmek çok basitleşti. Tv kanalları faizi normalmiş gibi gösterip ve cezbedici reklamlarla insanları harama sürüklüyorlar. Artık faizi normal görüp “bunda ne var ki” diyen Müslümanın imânî tehlikesi vardır. Artık günümüzde faiz parasıyla hacca giden Müslümanlar vardır maalesef.
Bizler faizin bu dereceye gelmesinden rahatsızlık duyup, elimizden geldiği kadar karşı durabiliyor ve doğruyu savunuyormuyuz yoksa bizler içinde mi normalleşti? Mevla’m cümlemizi muhafaza etsin.
Aziz Müslümanlar! Şu anda kendi halimizi ve tüm Müslümanların halini düşünelim. Taviz vere vere ne kadar ılımlı, ne kadar light olduğumuzu, dini değerlerimizi yavaş yavaş bizlerden söküp alıyorlar, farkına varmadan elimizden kuş gibi uçup gidiyor ve her şeyi normal görmeye başlıyoruz. Dini hassasiyetlerimizin yok oluşunun farkına varıyormuyuz?
“Allah Resulünde sizler için çok güzel örnekler vardır” buyuruyor Mevla’mız. Bizler örnek ve önder olarak Resulüllah Efendimizi takip etmeliyiz. Başımıza bir olay geldiğinde “Peygamberimiz şimdi olsaydı nasıl yapardı” diyebilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz.
Çanakkale savaşı sonrasında düşman generalleri toplantı yapıp Çanakkale’yi niçin geçemediklerini tartışırken İngiliz generali Hamilton cebinden bir kitap (Kur’an-ı Kerim) çıkarıp; “Bizler Müslümanları topla tüfekle değil Kur’an’dan uzaklaştırarak yenebiliriz. Onlar bu kitaba sımsıkı sarıldıkları müddetçe onlara galip gelemeyiz” demiştir.
Yeryüzünde Müslümanlar zafiyet göstermemelidir. Ama maalesef her yerde zulüm gören, ezilen hep Müslümanlar. Bunun en büyük sebebi ise dini değerlerimize sahip çıkmayıp, dünyevi menfaatlerin peşinde koşmamızdan dolayıdır. Unutmayalım ki “Müslümana dünyada rahat yoktur.”
Bizler ümmeti Muhammed olarak ne zaman ki Kur’an’a ve sünnete sımsıkı sarılır ve yaşantımıza geçirirsek işte o zaman küffarın oyunu bozulur. Kendimize gelelim ve nereye doğru gittiğimizi, itikâdi yönden hal ve hareketlerimizi tekrar gözden geçirelim. Unutmayalım ki, “İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadığı gibi inanmaya başlarlar!”
Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.