Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun - Fatih Medreseleri | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun


mevlid-kandili-03-sub-2012-basMevlid Kandilinizi Tebrik Eder, Hayırlara, Barış ve Kardeşliğe vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz.

 

Kavacık Medine Mescidimizde 20.00’da yapılacak sohbetimize davetlisiniz!

 

 

 

MEVLÜD GÜNLERİNDE BİR MUHASEBE

 

 

Hele bir düşünelim, bundan 1400 küsur sene önce insanların kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar vahşileşip, zinanın, hırsızlığın, gaspın, insan öldürmenin ve bunun gibi her türlü zulmün ayyuka çıktığı bir ortamda; bütün kâinat kurtarıcısını beklemekte idi.

 

 

Şimdi bu konuyla alakalı günümüze baktığımızda; kız çocukları diri diri toprağa gömülmüyor ama gelin görün ki insan duyduğu vakit tüylerini ürpertecek, kanını donduracak, duymamak için kulaklarını kapatmak isteyecek kadar çirkin olaylar, henüz gençliğe adım atmaya hazırlanmakta olan kız çocuklarının vahametine kim dur diyecek!

 

 

Sözüm ona özgürlük namına açıp, saçıp sokağa ve statlara dökülen, körpecik aklını çelerek dağa çıkartan, onu bir madde gibi görüp faydalanmak isteyenlere kim dur diyecek?

 

 

Evet, o gün kız çocuklarını ölümden kurtarıp yüzünü güldüren, kadına saygı ve sevgi kazandıran, onu layık olduğu mertebeye çıkaran bir Peygamberin dünyayı şereflendirip, dünyayı aydınlatmasıyla, karanlıklar yerini aydınlığa bırakmış, kâinat aranan huzur ve sekinete kavuşmuştu. Peki, ama nasıl? Elbette onu ve tebliğ edeceği dini gönderen Allah’ın yardımıyla.

 

 

Ancak Peygamber, belki dünyanın en zor vazifesi olsa da, putlara tapan, Allah’ı tanımayan bir milleti ıslah vazifesine tek başına başlamıştı. Ve bunu yaparken de bazen taşlanmış, bazen dışlanmış ama vazifesinden asla taviz vermemişti. Onun vazife şuuru ve fedakârlığı karşısında bir iki derken etrafında sahabe topluluğu çoğalmış malını, canını, bu uğurda fedakârlık hususunda “anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah” diyecek kadar, yeryüzünde bir eşi ve benzeri bulunmayan bir sevgi seli ve sonsuz itaatleriyle insanlık kurtuluşuna vesile olmuş İslamiyet ise günümüze kadar yeryüzüne yayılmıştır.

 

 

Günümüze dönüp baktığımızda bu kadar cahiliyet dönemini aratmayacak fitne, fesat, isyanlarla dolu bir zamanda insanlığı kurtaracak bir zat var mıdır? Var ise nerededir? diye sorabilirsiniz.

 

 

Malumunuz Peygamberimiz Muhammed (s.a.v) den sonra Peygamber gelmeyecektir. Ama onun kâinatta bir varisi, bir numunesi de mi yoktur? Bu sorunun cevabı kolaydır çünkü “elbette vardır”. Peki, bunu nereden anlıyoruz? Düşünelim bir zat ki; “oturmasıyla, kalkmasıyla, kıyafetiyle kısacası bütün yaşantısıyla hatta her zerresiyle ve en önemlisi de şu sözleri ile “Resulüllah (s.a.v)’in 4000 küsur sünneti vardır, eğer iki tanesini terk edersem, sizde beni terk edin” diyen bir zattır bu. O da “mürşidi kamil, ilmiyle amil, gavsı alem zamanın bütün alimleri tarafından zamanın müceddidi ilan edilen, kutbul aktap değil, onların yetiştiricisi Sultanlar Sultanı “Mahmud Efendi Hazretleridir.”

 

 

Hiç şüphesiz “O” İslamı tebliğ vazifesini peygamber şuuru ile yaptı. Allah’ımıza belki de en çok şükretmemiz gereken nimetlerden en önemlisi O’nu bulmamız, O’nu tanımamız ve kalbimizde meydana gelen sonsuz muhabbetimizdir. Bu büyük nimetin karşılığında Rabbimizden temennimiz o gün nasıl peygambere yapılan itaat, sevgi ve fedakârlıklar ile İslam geldi ise bu günde aynı güzellikler için, insanlığın cehaletten kurtulup asıl gayeye dönebilmesi, karanlıkların yerini aydınlığa bırakabilmesi, Kur’an nurunun tüm dünyaya yayılması için, Efendi hazretlerinin yanında yer alan bizlere de aynı sahabe fedakârlığını, ciddiyetini, şuurunu istiyoruz.

 

 

Bunun içinde herkes elinden geleni yapmak mecburiyetindedir. Hoca, hocalığını, talebe, talebeliğini, cemaat, cemaatliğini, hanım İslami şuurda hanım olabilmeyi, anne o ideallerde anne olabilmeyi, baba, babalık vazifesini ve kocalık vazifesini islami nizam ve vazife şuuruyla hareket ederse ancak o zaman istenilen islami bir düzen ve nizam yeryüzüne hâkim olabilir.

 

 

O halde itaatimizi bir gözden geçirelim. Sevgimizi, fedakârlığımızı, bir hesaba tabi tutalım. Bakalım sahabenin ahlakına benziyor mu? Allah’ın yeryüzündeki halifeliğini temsil edebiliyor muyuz? Daha doğrusu Efendi hazretleri bizden razı olduğu mürid veya evlat mıyız? Bu soruların cevabına sondan başlasak bile asıl maksada “Allah’ın razı olduğu” kul veya olmadığı kul cevabı karşımıza çıkacaktır.

 

 

Peygamberin doğumunun gerçekleştiği şu günlerde bu kıyaslarla sizleri Allah’a emanet ediyoruz.

 

Yorum yapın