

Fatih Medreseleri heyet kurulu üyelerinden Yasin Başkeser hoca Fatih Sultan Sarnıcında Özçelik ailesinin iftarına katıldı. İftar vakti girmeden önce program düzenlendi. Program da Hafız Melik Polat Hocamız, Hafız Abdurrahman Kalkan Hocamız ve Hafız Muhammed Oruç kardeşimizin aşırı şerifleri ile programımız başladı. İlgi ve teveccühlerin yoğun olduğu bir ortamda hocalarımız çok güzel sunumlar gerçekleştirdiler.
İftar sonunda yapılan yemek duasından sonra Ramazanı Şerifin anlam ve önemi hakkında Fatih Medreseleri Heyet Kurulu Üyelerimizden Yasin Başkeser şu hadisi şerifleri anlattı.
Resulullah (s.a.v) söyle buyurur: “Ramazan ayında diğer ümmetlere verilmeyen beş haslet benim ümmetime verilmiştir:
1. Oruçlu kişinin ağız kokusu Allah Teâla katında miskten daha hoştur.
2. İftar edinceye kadar melekler onlar için istiğfar eder.
3. Şeytanların azgınları bu ayda zincire vurulur.
4. Cenab-i Hak (c.c) her gün cenneti süsler ve ona, “Salih kullarımın kötülüklerden ve ezadan kurtulmaları yakındır!” der
5. Ramazanın son gecesi günahları bağışlanır. Sahabe-i kiram sordular:
– Ey Allah’ın Resulü! O gece Kadir gecesi midir? Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki:
– Hayır! Fakat her is yapan kişiye isini bitirince ücreti eksiksiz olarak verilir!” Başka bir hadisi şerifte Resulullah s.a.v şöyle buyurdu:
“Eğer ümmetim Ramazan ayının kıymetini, şerefini ve önemini hakkıyla bilmiş olsaydı, bütün bir yılın Ramazan olmasını temenni ederdi”
“Ramazan-ı Şerifin gelmesine sevinen cesedini Allah cehenneme haram kılar.”
“Şüphesiz bereketli olan Ramazan ayı gelmiştir. Bu ayda Allah’u Teala rahmeti ile kuşatıp, günahlarınızı affediyor. Duaları bu ayda kabul ediyor. Sizin bu aydaki birbirinizle hayırda yaptığınız yarışa bakıp, meleklerin katında sizinle iftihar ediyor. O halde kendi nefsinizi ıslah etme hususunda kendinizi Allah’ın huzurunda sınayın. Şüphesiz asi kimse bu ayda Allah’ın sonsuz rahmetinden kendini mahrum edendir.”
Hocamızın sohbeti veciz bir kıssa ile son buldu.
MECUSİ’Yİ RAMAZAN’A HÜRMET AFFEDİYOR
Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi’nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti:
– Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi? Onlar bu günlerde oruç tutarlar, onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.
Her faninin başına gelen ölüm O’nu da alıp götürdü. Ölümünden sonra şehirde bulunan Allah dostlarından birçoğu Mecusi’yi rüyalarında Cennet’te gördüler. Hâlbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi.
-Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi.
-Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana “Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühu.” dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükâfata kavuştum, dedi.
Hikâyenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehevati nefsaniyeyi gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasıl olacaktır, siz düşünün.