Tebdili Kıyafet Sayın Başbakanım - Fatih Medreseleri | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Tebdili Kıyafet Sayın Başbakanım


“Yollarımız düzeldi yolcular bozuldu. Üretimimiz arttı ama genetiğimiz bozuldu. İmkanlar çoğaldı imanlar azaldı. Camimiz çok cemaatimiz yok.”

 

Devlet reisliğinin amacı sadece insanları memnun etmek değil, yaratanı bir bütün olarak memnun etmektir. Tarih sayfalarında birazcık gezinti yaptığımız zaman bir milleti ve toplumu en üst düzeyde tutan yegane sebep devlet reislerinin birilerinin güdümünde değil, kendi tecrübe ve kalitesi doğrultusunda hareket ederek Rabbinin rızasını kazanma gayreti içerisinde olduğuna şahit olmaktayız.

 

Adaleti ile kafire dahi rahat nefes aldıran Hz. Ömer ayağı kırılan deveye baytar yollamasını bilmiyor muydu da kalktı kendisi gidip kantranla devenin ayağını sardı.

 

Sigarayı yasaklayan padişah bir bıçak darbesi ile terki hayat edeceğini bildiği halde acaba hangi cesarete bürünerek teftişe kalkıp tiryakilerin arasına girerek bizatihi denetmelerde bulunuyordu.

 

Gemileri karadan yürüten atını da denize süren bir ecdadın zoru neydi de Ayasofya’yı ibadete açtı. O bilmiyor muydu topraklarını Bizans’a geri iade edip onlardan her yıl çuvallar dolusu akçe almayı.

 

Tarih sayfalarına baktığımızda en çok göze çarpan bir gerçek var ki o da şudur.  Padişahlar yeniçerilerin veya sadrazamların yazdığı fermanı değil onlar padişahın yazdığı fermanı okur idi. Sevinçlerini fener alayı ile değil Kur’an alayı ile kutlarlardı.
Sayın Başbakanım herkesin yaptığı gibi size beyhude projeler sunmuyorum tarihten sahneler hatırlatıyorum.

 

Benim Başbakanım üzerindeki gömleğini koltukta oturmaktan kırıştığından dolayı değil, ülkemin arka sokaklarında koşturmaktan terlediğinden dolayı değiştirmeli.

 

Ayakkabısını takım elbisesine uyum sağlamadığından dolayı değil nereye doğru ilerlediğini görmeden şuursuzca dallı budaklı yetişen gençliği körü körüne düştüğü bataklıktan kurtarırken balçığa bulandığından dolayı değiştirmeli.

 

Şuanda yerel seçimlerin gezisine start verilmiş durumda. 5 Ekim de Adana’ya gittiğinizde Turgut Özal Bulvarında gezmek yerine Yüreğir’in arka mahallelerinde gezmeyi bir deneyin. İnanın mahallesinde gezmeyi bırak havadan seyretme cesaretini kendinizde bulamazsınız. Demokratikleşme derken ceylan derisi koltuklara yaslanmış el kaldırma makinesi haline gelmiş kendi partilerinin il merkez binasının balkonundan şehri seyrederek size rapor edenlere güvenerek sakın yola çıkmayın.

 

Adana’nın kebabının tadındaki sırrı öğrenmek yerine bu kozmopolitik ve dramatik şehrin kaderini değiştirecek kıvılcımı ateşleyin.

 

Hilton otelinin göl manzaralı odasından değil eylem manzaralı arka odalarından şehre bir bakın.

 

Kentsel Dönüşüm Projeleri ile değil kültürel olarak köksel değişim projeleri ile bu şehre ayak basın.

 

Bir milleti kanunla değil kültür ile yöneten hükümdarlar her zaman başarının sırrına vakıf olmuşlardır.

 

Başbakanım siz İstanbul Belediye Başkanı değil Türkiye’nin Başbakanısınız. Kasımpaşa’daki berber size ne kadar sevimli geliyorsa Adana’daki Dumlupınar veya Gül bahçesi mahallelerinin berberi o kadar güven vermeli.

 

Beyoğlu imam hatibin yetiştirdiği her öğrenci sizi ne kadar onurlandırıyor ise 80 il’in imam hatip talebesi sizi o kadar onurlandırmalı.
Bu millet sizden IMF’ye olan borcun hesabını değil sahne arkalarında senoryalar çizerek gençliğin elinden önce inancını daha sonrada imanını alarak diplomalı vatan haini yetiştiren dekanların bu topraklara verdiği zararın hesabini istiyor.

 

Meydanlarda kamera karşısında mikrofona konuşarak birileri ile koltuk savaşı vermenizi değil, arka sokaklarda gençlere karşı gönüllerine hitap ederek eğri yolda safsatalarla savaşan fidanları sulama mücadelesi içinde olmanızı istiyor.

 

Neye değer verdiğiniz bizim için önemli değil, niye değer verdiğiniz önemli. Fırsatları artırarak teknolojiyi iyileştirme hareketi bu milletin üzerinde yapılan bir oyundu. Analarımızın eskiden hastane sıralarında ilaç beklerken ayakları kireç bağlamadı. Ama şimdilerde zulmün karanlığında kaybolan gencecik evlatlarını kapı eşiklerinde yolunu beklemekten bel fıtığı oldu.

 

Dedelerimizin emekli maaşı diye bir şeyi yoktu ölene kadar Allah’a tevekkül üzere yaşar idi. Şimdilerde ise bütün esnafın, işçinin, çiftçinin kaderini bağlamışız bankaya emekli olana kadar devlete emekli olduktan sonrada evlada tevekkül ile sürünüyoruz.

 

Yollarımız düzeldi yolcular bozuldu. Üretimimiz arttı ama genetiğimiz bozuldu. Millet olarak rahata kavuştuk ama devlet olarak hepimiz Siyonizm’in esiri olduk. İmkanlar çoğaldı imanlar azaldı. Camimiz çok cemaatimiz yok. Okulumuz ve öğrencimiz çok ama umutlu beklentimiz yok.

 

Vel hasıl Sayın Başbakanım illere gidip yerel seçimler için vazife arkadaşlarınızı seçerken AVM teraslarında sıcak kahvenizi yudumlayarak yüzü kar gibi beyaz kalbi buz gibi soğuk kişilerle istişare yaparken aklınızın bir tarafı da o şehrin meydanlarından epeyce uzakta evi ufak olsa da gönlü geniş olan, ayranı soğuk olsa da tebessümü sıcak olan kalbi pıt pıt dese de, dili Rab Rab diyen o nezih vatandaşında olsun.

 

Çünkü şunu iyi bilin ki şiddet görüyorum diyerek size başvuran her kadını araştırmadan, etmeden gel bacım al sana Toki’den ev, valilikten kömür, aş evinden yemek, devletten de maaş derseniz erkekler kız bulamıyoruz diye oy vermez.

 

Eve giren hırsıza yatak odasında değil de salonda dayak attı diye milleti içeri hırsızı dışarı yollarsanız boş pusula ile seçimden çıkarsınız.

 

Bu millet şunu iyi biliyor ki başa gelmeden önce mendil kadar arazisi olmayan başkanlar bulundukları makamdan sonra emlak devi arazi şefi oluyorlar. Hesabını Allah’a vermekten korkmayan size hesap vermekten niye korksun ki?

 

Onun için 7 milyonun ağzına bakarak 70 milyonu sığ düşüncelere mahkum etmeyin. Oyunuzu değil onurunuzu düşünün.

 

Politikanın ılımlısı olmuyor da İslam’ın, imanın ve şeriatın ılımlısı nasıl oluyor? 50 veya 60 yaşına kadar pijaması ile bırakın kayınbabasını evlatlarının bile yanına çıkmayan analarımızı Allah’ın huzuruna en kutsal vazifeye götürürken pantolon ile götüren bir zihniyet acaba hangi dinin mensubu. Bir Hıristiyan başpapazının Hıristiyanlara yönelik konuşmasında “kızlarınıza söyleyin boyunlarında haç işareti taşısınlar Müslüman kızlarının bizim kızlarımızdan farkı kalmadı” diye serzenişi sizi ne kadar etkiledi.

 

Kızımı Roma’ya gönderirim ama umreye gönderemem taciz ve tecavüz ederler diye korkuyorum diyen bir dekana sesiniz çıkmaz iken doğruları konuşarak milletin teveccühünü kazanan bir hocayı medya vaizi diyerek aşağılayıcı bir üslupla rencide edebiliyorsunuz.

 

Maalesef ülkemde diplomalı hocalara itibarınız ve sempatiniz yükselirken medrese eğitimi almış ve böylece önemli bir kariyere sahip olmuş kanaat önderi bir alime seçimden seçime uğrar oldunuz. Her fırsatta Selahattin Eyyübi’den demeçler veren sizler acaba Selahattin Eyyübi kabirden kalkıp gelse diploması olmadığı için ne kadar itibar ederdiniz. Evrensel yaşamda gönülleri eğitimle onaralım ve binlerce nefer yetiştirelim derken 4+4+4 sisteminin Kur’an Kurslarına verdiği zararı hiç hesap ettiniz mi ? Avrupa leylasının mecnunu oldunuz. Zahirde her şey süt liman gözükse de bâtında acı bir gerçekle yüz yüzeyiz.

 

Başarmak zor değil Sayın Başbakanım. Yıllarca bu memleketin dağlarından ovalarına oluk oluk şehit kanı aktı. Cephede durduramadığımız terörü masada durdurduk bu nasıl oldu ise ayni masada gençliğin içindeki azim ve hamle ruhunu yeniden iman ve İslam ahlakı ile ateşlemek mümkündür.  Kanuni Sultan Süleyman yaptığı her işi zamanın müceddidi olan Şeyhülislama sorduğundan dolayı, teknolojinin en ufacık bir icadı dahi yokken Fransa’nın kralına yazdığı bir fermanla Avrupa’yı tir tir titretti. Sizlerde bir iş yaparken akil adamlarla değil, âlim insanlarla adım atarsanız bastığınız her toprağa huzur ve hoşgörü götürürsünüz.

 

Ülkemin hangi şehrine giderseniz gidin mutlaka bulunduğu zamana ışık tutmuş yüzlerce Mevlanalar, Hacı Bayram veliler, Eyüp Sultanlar, Beyazıt-i Bestamiler ve daha nicelerini göreceksiniz. Unutmayın ki bugünün de ışık saçan bir âlimi kitap değil adam yazan bir muallimi mevcuttur. Fırsat elden kaçmadan istifade etmeye gayret ediniz.

 

Partinizin ak olması değil yolunuzun hak olması önemli. Yerel seçimlerde adayları belirlerken hakka ve hakkaniyete önem veren cemaatçi ve milliyetçi değil derdi ümmet gayreti de insan odaklı olan içi dışına köle dışı da içine hâkim manevi değerler abidesi koç yiğitlerden aday göstermeye özenle dikkat edin.

 

Aldığımız her nefeste kanımızı temizleyen yüceler yücesi Rabbimizin selamı ile selamlıyor en kalbi duygularımla başarılar diliyorum.

 

 

Esselamu aleyküm.

 

Sadullah Vural

fatih-medreseleri-basbakan

 

Yorum yapın