

Müminin silahı, ibadetin özü, acziyetin itirafıdır dua. Yaşamış olduğumuz dünyada birçok sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Kiminin üstesinden gelir, kiminin ise altında kalırız. Ama hiçbir zaman ümit ve beklentimizi kaybetmeyiz. Çünkü rahmet kapısının devamlı açık olduğunu biliriz. Dua büyükten küçüğe, güçlü, zayıf bütün insanların umut kaynağıdır. Duadaki asıl gaye kulun kendisini ve bütün olayların çaresi için Mevla’ya sunmasıdır. Rabbimizin de ifade buyurduğu gibi “Yerde gökte o Allah’ı aciz bırakacak hiç bir şey yoktur” çaremiz yüce Yaradan’ımız olduğu için kurtuluş yolunu da ondan istemeliyiz.
Karşılaşmış olduğumuz olaylarda Mevla’ya müracaat etmeyen, olumlu olumsuz işinin çözülmesi için acziyetini ortaya koymayan bir kula, Rabbimiz değer vermemekte ve onu düşmüş olduğu bataklıkta kendi haline bırakmaktadır. Zira Furkan süresinde de Rabbimizin buyurduğu üzere “De ki: “Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki?” Ayet-i Kerime’si açık bir dille bunu ifade etmektedir. Demek ki kul bütün işlerini Mevla’ya ısmarlamalı ve çareyi sadece ondan bilmelidir.
Zayıf insan “Ya Rabbi bana güç kuvvet ver” derken, kuvvetli ise kuvvetinin muhafazası ve azmaması için dua eder, fakir insan imkân için Mevla’ya müracaat ederken, zengin ise varlığını kaybetmemek ve yoldan çıkmamak için dua eder. Dua devamlı surette Mevla’dan istemek ve niyazda bulunmaktır. Her ne kadar insanlar isteyeni değil de vereni severken, “El Vehhab” olan yani ziyade veren, hibe eden Rabbimiz mahlûkatına sınırsız vermek için hep kulun önüne bahaneler yaratır.
Hiç kimsenin görmediği karanlık gecelerde, insanlardan uzak yerlerde diliyle, kalbiyle Mevla’ya müracaat eden, dua eden insanların imdadına yetişende O. “İsteyin vereyim” buyuran Allah’ımız kapısına gelen hiçbir kulunu boş göndermez. Yeter ki kapıda durmasını, kapıyı çalmasını bilelim.
Bazı insanlar bir zaman kendilerini ihtiyaçsız görürler. Gençliğine, sıhhatine, kuvvetine veya malına mülküne güvenirler. Kendisindeki saltanatın hep devam edeceğini zannederler. Ama Rabbimiz bir bahaneyle onları yakaladığı zaman bütün güç ve kuvvetin Mevla’ya ait olduğunu anlarlar. Fakat iş işten geçtikten sonra bu anlayışın kula hiçbir faydası olmaz. O yüzden kul köşeye sıkışıp çaresiz kaldığı zaman değil de her zaman Allah’a muhtaç olduğunun bilinç ve şuurunu taşımalıdır.
Her kul kendini dua ile kuvvetlendirmelidir. Peygamberler dahi dua silahını hiç elden bırakmamışlardır. Peygamberimizin Taif deki ümmetinin affı için yaptığı duasını hepimiz biliriz. Âdem (a.s)’ın affedilmesi için duası, Yunus (a.s)’ın balığın karnından kurtulması için yaptığı dua. İbrahim (a.s.), Musa (a.s.) ve daha nice peygamberlerin dualarına Kuran-ı Kerimde şahit olmaktayız. Allah’ın seçkin kulları olan Peygamberler dahi Mevla’ya müracaatlarını eksik etmezlerdi.
Öyleyse bizlerde bolluk zamanımızda duayı çok yapalım ki, darlık zamanında da duamıza icabet edilsin.
Dua’ya Teşvik Bizden, Dua Etmek Sizden, Kabul Mevla Teâlâ’dandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu