

Besmele Hamdele Salat Ve Selamdan Sonra…
Pek muhterem Mahmut Eren Seyfettin inanç ve Âdem Şener Hocalarım.
Sizleri canı gönülden selamlıyor, en kalbi sevgi ve muhabbetlerimizi arz ediyoruz. Mevla Teâlâ sizi Efendi Hazretlerimizin manevi mirası ile şereflendirsin. Efendi hazretlerimizin bu camiada sizinle beraber yapmak istediği çalışmalara sizleri, bizleri hepimizi muvaffak eylesin.
Kıymetli hocalarım.
Allah’u Teâlâ size Efendi Hazretlerimizin yoluna hizmet edebilmenin, ettirebilmenin ve Efendi Hazretlerimize sevdalı dava adamlarını yetiştirebilmenin her türlü zeminini ve imkânlarını sizlere ikram etmiştir.
Kıymetli Mahmut Eren, Âdem Şener, Seyfeddin İnanç Hocalarım…
Sizin bizim hepimizin en büyük vazifesi; bu camiada birlik, beraberlik ve kardeşliği sağlama vazifesidir. Bizler hepimiz Efendi Hazretlerimizin vazifelisiyiz. Efendi Hazretlerimizin bize öğrettiği vazife; bize gösterdiği hedef, dünya ve ahiret saadetimize vesile olan peygamber aleyhisselatu vesselam efendimizin vazifesidir. Bizim vazifemiz; iman hakikatlerini, Kur’an hakikatlerini neşretme vazifesidir.
Allah size, bize Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin yolunu, Efendi Hazretlerini, Onun kürsüsünü, mihrabını, minberini, talebe ve cemaatini sizlere ikram etmiştir. Bunun şükrünü eda etmek hepimizin boynunun borcudur.
O yüzden kim bir kıl kadar dahi olsa İslam’a ve bu kapıya hizmet ediyorsa, onun kucaklayıp takdir etmemiz lazımdır. Yıkıcı değil yapıcı, ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı fitneyi değil, ıslahı, bölünmeyi değil birlik ve beraberliği düstur edinmeliyiz.
Fitne, felaketlerimizin asıl sebebidir. Birbirimizle uğraşmaktan kimseye kâr yoktur. Bundan ancak kâfirler kârlı çıkar. Bu fitne ve tefrikanın bize ne devletler kaybettirdiğini görmüyor muyuz? Bize Endülüs’ü kaybettiren, Selçukluyu parçalatıp dağıtan, Osmanlıyı yıkan fitne ve tefrikadan başka bir şey midir zannediyoruz?
Zaman, Allah’ın dinine, Peygamber Efendimize, Efendi Hazretlerimize ve bu kapıya malımızla, canımızla, ilmimizle, fikrimizle, Allah’ın bize bahşettiği imkân ve fırsatların hepsiyle yardım etme zamanıdır.
Yangın etrafı kaplayıp, ateş bacayı sardığında bir insan zevk ve keyifle, kavga ve hesap görme ile uğraşabiliyor mu? Dişi ağrıyıp ta “dişim dişim” diye kıvranan bir kimse ne kadar lezzetli olursa olsun hiç bir ziyafete iltifat ediyor mu? Peki, bizler camiamızı saran bunca acılar ve sancılar karşısında nasıl bu kadar rahat olabiliyoruz? “Beni ilgilendirmez o başkasının meselesi” umursamazlığında nasıl olabiliyoruz?
Değerli Hocalarım…
Efendi hazretlerimiz sizden İslam davası adına, bu kapının sorunlarını çözmek adına, camiada birlik ve beraberlik adına bu kapının insanına hizmet adına sizden çok şeyler bekliyordu. Sizinle birlikte çok büyük çalışmalara ve başarılara imza atmak istiyordu. Şimdi; Efendi Hazretlerinin sizden bu beklentisini boşa çıkaracak ve Onu hayal kırıklığına sevk edecek bir tembellik ve atalet sizlere yakışır mı?
Birileri teröre ve teröriste destek olmaya ve bu millete ihanet etmeye kendilerini adamışken; şerri, terörü ve küfrü yaymak hususunda kendilerini canlı kalkan yaparlarken; onların aksine Hakkı ve Hayrı hakim kılması gereken sizlerin bu sessizliği Allah’tan reva mıdır?
Askerimiz, polisimiz, güvenlik güçlerimiz bu vatan parçalanmasın, bu millet bölünmesin, birlik ve beraberliğimiz daim olsun diye, bizler ve çocuklarımız emniyet içinde rahat uyuyalım diye, kendi çocuklarını yetim bırakmayı göze alarak canlarını feda ederken; onlara karşı vefa borcumuzu ödemek adına ve onların aziz hatıralarına sahip çıkmak adına bu bölük pörçük duruma engel olmak için sizin de, bizim de yapabileceğimiz hiç mi bir şey yoktur acaba?
İslam’ın yetimliğinin, bu camianın garip ve öksüz oluşunun derdine çare olmak adına; birbirimizi “o öyledir, şu şöyledir” şeklinde itmekten öte yapabileceğimiz hiç mi bir şey yoktur bu kapıda?
Bu konuda “biz elimizden ne geliyorsa, üzerimize ne düşüyorsa onu yaptık” diye biliyor musunuz?
Yoksa sizler de; “tüm bu sorunlar başkasının sorunu, bizi ilgilendirmez” mi diyorsunuz Hocalarım?
Büyüklük, hocalık ve önderlik; şefkat ve merhametle ortaya çıkar. Sizler eğer bu cemaatte kendinizi örnek ve önder kişiler olarak görmek istiyorsanız; bu camianın birlik ve beraberliği yolunda, kardeşlik ve barışı adına çabalamalısınız. Bu güzel çalışmaların öncüsü ve örnekleri olmalısınız ki, sizin peşinizden gelecek kimseler sizin birlik ve beraberlik yolundaki bu gayretlerinizle sizi tanıyıp takip edebilsinler.
Bu hususta bir çığır açın. Hayra ve hakka delalet edin. Açın bu gençlerin önünü! Kimseyi atmadan, itmeden, dışlamadan güzel çalışmaların örneklerini kimse olmasa bile siz gösterin.
Allah sizlere ne imkânlar, ne kabiliyetler verdi. Ne nimetleri önünüze serdi. Her nimet bir sorumluluk gerektirir. Bu imkân ve nimetleri sadece kendi durumunuzu sağlamlaştırmak için değil de, bu camianın geleceği için, birlik ve beraberliği için, kavga ve kargaşayı bitirmek için kullanırsanız; ancak o zaman bu kapıya hakiki hizmet etmiş olursunuz. Ancak o zaman Efendi Hazretlerinin davasına hizmet ettik diyebilirsiniz. Ancak o zaman Efendi Hazretlerinin gönlünü ferahlandırır, yüzünü güldürür ve duasını alabilirsiniz. Yoksa bu husustaki gevşeklik ve futurunuz, değil duayı, bilakis vebali gerektiren bir neticedir.
Allah’ım Efendi Hazretlerimizi koruyup gözetsin. Onun nefesini üzerimizde daim etsin. Onu başımızdan eksik eylemesin. Hepimize Onun ahlakını, Onun samimiyetini, her zerresini her zerremize İkram eylesin. Onun yolunda birlik ve beraberliğimizi, barış ve kardeşliğimizi sağlayıcı çalışmaları hep beraber başarabilmeyi bize nasip eylesin.
Allah’a Emanet Olunuz
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu