İman edenlerin, nefsani arzularına kapılıp da İslam davasını bırakarak dünyevi menfaatler elde etmeye başladığı ve beraberlik şuurunu kaybederek tefrikaya düştüğü günden beri yeryüzünde kâfirlerin borusu ötüyor. Küfrün borusundan çıkan ve kulaklarımıza düşen sesler, bizlere adaletin ve huzurun tesis edilmeyeceğini haber veriyor. Bu uğursuz ses, bir kâbus gibi İslam coğrafyalarının üzerine çöküyor.
Kâfir, özü gereği inkârını kusuyor. Kusmuklu ağızları ve kudurmuş bedenleri ile kâfirler, ellerinden geleni artlarına koymayarak Müslümanlara olabildiğince saldırıyorlar. Üzerimize oynanan oyunların, yağan bombaların ve doğrultulan silahların tek izahı var o da inkârcıların iman edenlerden şiddetli bir şekilde hazımsızlık duyması. Bunun başka bir nedeni ve izahı yok!
Yaşanan onca acı hadiseye rağmen asıl acı olan ne, biliyor musunuz? İnkârcıların şedit hazımsızlığı karşısında, biz iman edenlerin, onlara karşı olan hayranlığı! Allah’ımız (c.c.) bir ayetinde kâfirlerin bizden asla memnun olmayacağını apaçık beyan etmesine rağmen bizler, hala onlara hayranlık duyuyoruz. Rabbim, cümlemize uyanmayı ve hakikatleri tüm çıplaklığı ile görmeyi nasip etsin!
Günümüzde özellikle de son zamanlarda Müslümanların, canı ve kanı değersiz bir hal almış durumda. Kâfirin, dünya üzerinde tahakküm kurduğu şu devirde zulme uğrayanlar, ne hikmetse hep Müslümanlar! Kitlesel halde ölenler, öldürülenler, ırzına geçilenler, zulme uğrayanlar, aşağılananlar, horlananlar, yurtlarından sürgün edilenler, gözyaşı döken anneler, yetim ve öksüz kalan çocuklar, sakatlananlar, organları insan tacirleri tarafından istismar edilenler yine hep Müslümanlar!
Müslüman kanı, dünya topraklarını sulamada adeta yağmurla yarışıyor. Oluk oluk akan kanların durdurulması içinse hiçbir şey yapılmıyor. Allah (c.c.) ve Resulüne (s.a.v.) iman etmiş olan kardeşlerimiz, göz göre göre katlediliyor. Zulüm ve işkencelerden kaçıp kurtulmaya çalışan milyonlarca kardeşimiz, kurumuş yapraklar misali dünyanın her bir tarafına savruluyor. Şuan dünyada büyük bir vahşet ve kıyım yaşanıyor. Ancak hiç kimseden bir ses yok! Sahi kimden bir ses bekliyoruz? Amerika Birleşik Devletlerinden mi? Yoksa Avrupa Birliğinden mi? Yok Yok bizim bir Birleşmiş Milletlerimiz vardı, yoksa ondan mı bir ses gelecekti?
Allah’ım, ne olur yardım et bize! Baksana ne haldeyiz? Kimlerden medet umuyoruz? Ey güzel Rabbimiz! Zor durumdayız, gerçekten bize yardım et!
En son sahile bir çocuk bedeni vurdu. Kumsalda uzanmış, adeta Rabbine secde eder vaziyette minik bir beden! Hepimiz o hala taptaze duran minik yavruya, şaşkın, üzgün ve buğulu gözlerle baktık. İçimiz sızladı, belki ağladık. Anne baba olanlarımız kendi evladımızı gördük bir an için, kimimiz o minik bedende kardeşimizi gördük. Kısacası Müslümanlar olarak hepimiz bu acı ölüm karşında hassasiyetimiz ya da daha doğru bir ifadeyle imanımız derecesinde üzüntü duyduk. Çünkü ölen kardeşimizdi! Peki ya sonra? Sonrası malum! Yine zevklerimize ve eğlencelerimize geri döndük.
Evet, gerçekten de sormak lazım onca ölümleri, işkenceleri ve mağdur olan Müslüman kardeşlerimizi gördüğümüz halde hangimiz zevk ve eğlencelerimizden vazgeçebildik? Pek çoğumuz hala barlarda sabahlara kadar eğleniyor, çay ocaklarında kahkahalarımız ayyuka çıkıyor, alışveriş mağazalarını çılgınlar gibi geziyor ve en iyi restoranlarda lezzet avına çıkıyoruz. Buna benzer daha nice nice zevklerimiz ve eğlencelerimiz var. Herkes kendisini iyi biliyor. Yani kısacası demek istediğimiz, pek çoğumuz ölen ölmüş, acı çeken çekmiş bana ne der gibiyiz.
Sahile minik bir beden vurmuş kimin umurunda? Plajlarda alabildiğine eğlence devam ediyor oysaki. Zinaya davetkâr plajlar! Kadınlı erkekli güneşlenmenin keyfini sürerek ellerinde soğuk kokteyllerini yudumlayan Müslümanlar! Sahile minik bir beden vurmuş kime ne?
Karnı aç, baldırı çıplak savaş mağduru kardeşlerimiz varmış kimin umurunda? Giydiği bir kıyafeti bir daha giymeyi ar kabul eden, yediği önünde yemediği ardında olduğu halde nankörlük eden ve birde üstüne üstlük israfın bini bin para hayatlara sahip olan Müslümanlar! Açta açıkta kalan kardeşlerimiz varmış kime ne?
Müslümanlar bir vücut gibiymiş kime ne?
Uyuşturulmuş, uyuşturulmuş kardeşim,
Ne söylersen söyle beyhude!
Son olarak şu hatırlatmada bulunmak istiyoruz; Müslümanın Müslümandan başka dostu yoktur! Şu an yeryüzünde büyük bir haksızlık yaşanıyor ve bunu durdurmak yine Allah’ın yardımı ile Müslümanların elinden olacaktır. Ancak bunun gerçekleşmesini istiyorsak, iman şuuru ile çalışıp birlik ve beraberliği yakalamamız gerekmektedir. Ateş düştüğü yeri yakar mantığına kapılıp, nemelazımcılık yaparsak eğer o ateş bir gün hepimizi yakacaktır. O yüzden biran önce imanımızı kalbimize ve aklımızı başımıza alıp İslam davasına sahip çıkmalıyız. Tek kurtuluş bundadır. Başka arayışlara girdiğimiz müddetçe bu zulüm, kan ve gözyaşı asla dinmeyecektir. Rabbimiz bizleri bu dünyaya eğlenelim diye göndermedi. Ona layık kul olmak için gönderdi. Dolayısıyla müminin gözü oyunda oynaşta olmamalı, ciddiyetle ve istikrarlı bir şekilde yaratılış gayesi uğrunda çalışmalıdır. Yüce Rabbimiz hepimize en kısa zamanda uyanmayı ve bu hususta hakkıyla çalışmayı nasip etsin.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu