Güçlünün Yanında Olmak Değil Haklının Yanında Olmak | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Güçlünün Yanında Olmak Değil Haklının Yanında Olmak


Yaşamış olduğumuz dünya hayatında güçlü, dirayetli, tuttuğunu koparan, istediğini yapabilen insanlar hep el üstünde tutulmuştur. Olayın içeriğine bakmadan, sormadan soruşturmadan rüzgâr ne tarafa esiyorsa insanın gönlüde o tarafa kayıyor. Hele birde dünyevi bir makam ve mevkie yükselmişse o konumunu muhafaza etmek, kendinden güçlülere yaranmak için haysiyet ve şerefini ayaklar altına alan niceleri. Hâlbuki ne vaatlerle gelmişti o makama, Hakka ve halka hizmet için varım diyordu. Ama bugün görüyoruz ki kuru kalabalığa kendini kaptırmış, hakkın üzerine toprak serpmeye başlamıştır.
Nedendir bilinmez ama bir mahallede en güçlü kim ise, bir belde de kimin etkisi varsa, bir vilayette veya kurumda kim birilerinin yeriyle oynayabiliyorsa o kişilere kimse bir şey söylemiyor. Hatta arkasına sığınılıyor.
Bizim ülke biraz daha farklı; azınlıklar çoğunlukları bastırıyor, hatta sindirebiliyor. Çığırtkanlık yapanlar, edep ve haysiyetiyle susanları haksız yere dahi olsa bastırıyorlar. İnsan kendisine bir zarar gelmemesi için doğruyu gördüğü halde görmezlikten gelebiliyor. Yanlış olduğunu bildiği halde haklı, mazlum insanları hali üzerine terk ediyor. Takdiri ilahi gün gelir haklı olan insanlar davalarına olan sadakatleri neticesinde ilerleyip güçlendiklerinde, zamanında sırt dönenlerin yanlarında olduğunu görüyoruz.
Hâlbuki Müslüman ahlakına baktığımızda dinimizin emri bir olayı incelemeden, araştırmadan müdahale yetkisi vermemiştir. Bazı olaylarda görgü şahidini zorunlu tutmuştur. Mekke fethedildiğinde soylu, güçlü bir ailenin kızı hırsızlık yapar. Hüküm gereği elinin kesilmesi gerekir. Bazıları kızın elinin kesilmemesi için araya girerler ve Efendimizden tarihi bir ifade sudur eder. “Hırsızlık yapan kızım Fatıma’da olsa, onunda eli kesilecektir” işte peygamber şuuru ve İslam adaleti. Zaman zaman herkes yanlış yapabilir, önemli olan tarafgir olmaksızın haklının yanında olabilmektir erdemlik. Yanlış yapan kimseye hata sendedir diyebilmektir.
Devletimizde bu hususta dikkat ve rikkatli olmalıdır. Bir defasında Sultan Fatih Hazretleri, Fatih camiinin yapımı esnasında büyük sütunü kesen ermeni ustanın elini kestirir. Eli kesilen usta olayı mahkemeye havale eder. Neticesinde Sultan Fatih Hazretlerinin elinin kesilmesine hüküm verilir. Sultan Fatih hâkime derki “Eğer bu padişah, bunu görmezden geleyim fetvayı örteyim deyip yanlış fetva verseydin, hançerimi çıkararak seni öldürecektim” der. Hâkimde masanın altından topuzu çıkararak “Eğer sende verdiğim hükme razı olmasaydın, bende bununla kafanı parçalayacaktım” der. Bu arada olayı gören ermeni ustada davasından vazgeçerek Müslüman olur.
Gerek Peygamber hayatında, gerekse şanlı ecdadımızın yolunda adalet ve doğruluk görmekteyiz. Onlar her zaman haklının yanında olarak güçlenmişler, İslam’ın nurunu tüm dünyaya yaymışlardır. Bugün bizlerde konumumuz, makam ve yetkimiz ne olursa olsun doğruluktan yana olmalı, hakkı söyleyip tavsiye etmeliyiz. Asr suresinde de ifade edildiği üzere “Hakkı tavsiye edenler, hüsrandan kurtulan kimselerdir” buyrulmuştur.
Haklının Yanında Olmak Bizden, Kuvvet Mevla Teâlâ’dandır.
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu

Yorum yapın