Haset, bir insanın başka birindeki bir malı, eşyayı veya güzellik ve fazileti buğz ederek onda olmasını istememesidir. Kısaca kıskançlıkta aşırıya gitmektir. İnsanlığın ilk suçu olan cinayet Kabil’in Habil’i kıskanması sonucu işlenmiştir. Yine yıllarca meleklere hocalık yapan iblis, Adem (as)’a olan hasedinden dolayı Allah’ın rahmetinden kovulmuştur. Ebu Cehiller, Ebu Lehepler ve Velid Bin Muğire gibi azılı kafirler tıpkı önceki Firavun ve Nemrutlar gibi başlarındaki Peygambere haset etmişler ve bu hasetlerine esiri olarak yeryüzünün en şerli insanları olmuşlardır.
Daha 8 yaşında olmasına rağmen Efendimiz (sav) Enes (ra)’a : ‘’Ey Enes! Kalbinde hiçbir mü’mine kin ve haset beslediğin gün ve gecen olmasın’’ diyerek ona nasihatte bulunmuştur. Yine Efendimiz(sav) ‘’ Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi hasette amelleri yer bitirir’’ buyurarak insanoğlunun haset yüzünden uğrayacağı akibete dikkat çekmiştir.
Günümüzde de insanoğlunun yakalandığı en büyük manevi hastalıklarından biri olan haset yine israflara, cinnetlere ve cinayetlere yol açarak canlar yakmaya devam etmektedir.
Onun var benim niye yok veya onların var bizim niye yok gibi cümlelerle başlayan haset devamında iflaslara, cinnetlere ve intiharlara kadar uzanan dönüşü olmayan infiallere sebep olmakta, İnsan gücünün yettiğini değil haset ettiğini elde etmek için haram demeden helal demeden her yola başvurarak dünyasını da ahiretini de berbat etmektedir.
Peki insanı maddi manevi, dünyevi uhrevi büyük sıkıntılara sokan bu hastalıktan nasıl kurtulur ve nasıl uzak kalabilir? Cevap çok kolaydır. Allah’ın kendine verdiklerine razı olarak. Kısaca kanaatkar bir Müslüman olarak.
Allahu Teala ne dünyada ne de ahirette hiçbir kuluna adaletsizlik yapmaz. O yüzden sana ne verdi ise veya ne vermedi ise hepsi senin için hayırdan ve hikmetten ibarettir. Çünkü Allah’ın her işi yerindedir. Sonsuza kadar da öyle olacaktır. Bundan dolayı şeytan alehinleane bir kimseye haset etmesi için vesvese verdiğinde o kul, benim hakkımda hayırlı olan bu halimdir, her şeyi verende kısanda Allah’tır, bunu bana vermediyse muhakkak benim hayrıma iyiliğimedir veya benim tembelliğim, gafletim yüzündendir diyerek bu evhamdan kurtulmalı ve Rabbine karşı kanaatkarlığını ortaya koymalıdır. Buda Ya Rabbi! Sen o kuluna da bana bundan daha hayırlısını ve güzelini ikrameyle diye dua ederek Rabbine karşı ümidini yüksek tutmakla olur.
En netice bu hayat geçici bir hayattır. Gerçek hayat ahiret hayatıdır. Önemli olan burada nelere sahip olduğumuz değil, sahip olduklarımızla ahiretimize neler hazırladığımızdır. Rabbimiz cümlemizi razı olduğu hoşlandığı amellerle meşgul eylesin. Haset gibi dünya hırsı gibi yasakladığı bütün çirkin hastalıklardan uzak eylesin.