Kapanmayan Kapı | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Kapanmayan Kapı


İnsanoğlu yaratılış itibariyle haramlara meyilli olarak yaratılmıştır. Nefis ve şeytanın gazıyla beraber kendine toz kondurmaz, daima kendini yeterli ve doğru yolda olduğunu zanneder. Hatalar içinde yüzer, ama eksiğini bir türlü kabullenmez. Sonsuz rahmet ve mağfiret sahibi olan rabbimiz insanların hatalarının çoğunu af eder, bazı yanlışlarından sebep kulunu uyandırmak için ikaz babında imtihanlara tabi tutar. Neticede yapılan bir yanlış varsa, ya Rabbimizin emri yerine getirilmemiş veya da bir yasağı çiğnenmiş demektir. Ama Rabbimiz kul ne yaparsa yapsın can boğaza gelmediği müddetçe tövbeyle bütün kusurları örtüyor ve affediyor.

İnsan kelime itibari ile nisyan, unutan kelimelerinden meydana gelmektedir. Rabbimiz biz insanları yarattıktan sonra mükemmelliği ve olgunluğu yakalayabilmemiz için nefsimizi ve nefsin antrenörü olan şeytanı bizlere imtihanın bir parçası olarak yer aldırdı. İnsan küfür dolu bir nefis ve Peygamberler ile mücadele eden şeytan karşısında bir hayata tutunmaya çalışıyor. Tabii ki de insan kimi zaman bunlara karşı koyamayacak, aciz olacak, günaha düşecek ama Rabbi ile bağlantısını tam kurup bu iki düşmandan kurtulacak.

İnsan burada ne kadar aciz olduğunu görecek. Peygamberimizin duası ile “Ya Rabbi bizi göz açıp kapatıncaya kadar nefsimizle baş başa bırakma” diyecek. Bu düşüş ve kalkışlar bizler için. Bunlar olmasa Rabbimiz buyuruyor ki; Sizleri gönderir, günah işleyen bir grup getiririm diyor. İşte hiç günah işlemeyen insanda gizli bir gurur ve kibir göstergesi meydana çıkar ki bu daha çok tehlikelidir. Ama insan ne kadar zayıf olduğunu anlasa, aciz olduğunu anlasa, günahlardan kaçacak durumunun olmadığını görse, sadece ve sadece Rabbinin ihsan ve inayeti ile birlikte kulluk yapabileceğini görse bu Rabbimizin daha çok memnunluğunu gösteriyor.

Hatta düşününki diyor hadisi şerifte, çölde develerinin üzerinde suları ile beraber giden bir insan konakladığı zaman, hayvanı kaybolmuş yani can suyu kaybolmuş. Onu aramaya çıkmış ama çölde izi bile yok, çaresizlikle ölümü beklerken bir anda hayvanının sesini duysa nasıl sevinir? İşte Rabbimiz bu su taşıyan bineğin bulunmasına sevinen insandan daha çok sevinir. İşte önümüzde kıymetli bir hayat sermayesi, öyle az bir kulluk ve sünnetleri yaşamak ile birlikte bizlere ciddi güzellikler veriliyor.

İslâm’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir. İşte yapılan kötülüklerden ve günahlardan kurtulma yolu tövbedir. Tövbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurları hiç yapmamış gibi tertemiz olur. Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir” buyuruyor.

Kullar ne kadar günah işlemiş olurlarsa olsunlar, umutsuzluğa kapılmadan Allah’a yönelip tövbe ederlerse Allah onları affeder.

Günah ruhun kiri, tövbe ise cilasıdır. Günahta ısrar, biz insanlar için bir yıkımdır. Bu sebeple bizlerden Nasuh tövbesi (geri dönüşü olmayan tövbe) bekleniyor.

Nasuh tövbesi “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir.”

Gelin vakitlerimizi güzel değerlendirelim, Rabbimize karşı vazifelerimizi yerine getirelim, tövbe kapısı can boğaza gelinceye kadar açıktır, gelin bu kapı açık iken bu kapıdan girelim. Sevdiklerimiz ile beraber cennette de beraber olalım.

Tövbe Etmek Bizden, Muvaffakiyet Allah’tandır.

Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu

Yorum yapın