Müslüman Her Zorluğa Sabırla Göğüs Germelidir | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Müslüman Her Zorluğa Sabırla Göğüs Germelidir


Müslüman Her Zorluğa Sabırla Göğüs Germelidir

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisine verilen İslam dinini yayma vazifesiyle muhatap olduğunda yeryüzünde tek başınaydı. Ve karşısında küfrün bataklığına saplanmış azgın bir topluluk vardı. O nedenle Efendimiz (s.a.v.) bu kutsal görevi ifa ederken nice zorluklar ve sıkıntılar çekti. Peygamberlere verilen sıkıntı ve imtihanların şiddeti diğer kullara nazaran daha fazla olduğundan iki cihan Sultanı Peygamberimizin çektiği sıkıntı ve imtihanları anlamak elbette ki çok zor. Rabbim hakkıyla anlamayı ikram eylesin!

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.av.) tebliğ görevine çıkarken tek başınaydı ancak O (s.a.v.) buna hiç aldırış etmiyordu. Çünkü hakikatte yalnız değildi. Yanında hiç kimse olmasa da Allah (c.c.) O’nun en büyük destekçisiydi. Zaten önemli olanda buydu; Allah (c.c.) varsa tüm dünya karşısında olsun önemli değildi.

Âlemlere rahmet olarak gelen Kutlu Elçinin (s.a.v.) göreve başladığı Arap yarımadasında putlara tapan müşriklerin sosyal yaşantısı oldukça kötüydü. İçki, kumar ve zina gibi kötü alışkanlıkların yanında daha pek çok kötü fiil ve davranışlar halk arasında yaygınlık arz ediyordu. Küfrün karanlığı içinde puta tapa tapa kalpleri adeta taşa dönen müşriklerin, kendi öz kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri, o döneme ait manzaranın vahametini açıkça ortaya koymaktadır. Azgınlığın had safhada olduğu bu ortamda hayatı İslam’ı tebliğ ile geçen Allah Resûlü (s.a.v.), kapı kapı dolaşıyor ve mesajını iletecek âşina sima ve gönüller arıyordu. Bu mesaja gönül verip kabul edenler olsa da büyük çoğunluk, inkârda ısrar ediyordu.

İnkârcı müşrik cephe, yüce daveti reddetmekle kalmamış ayrıca tepkisini de göstermekten geri durmamıştır. Sayıca çok olmalarına güvenen bu zalim topluluk, başlangıçta alay etmiş, daha sonra ise zulmü arttırarak işkencelere devam etmiştir. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) geçeceği yollara dikenler serpiliyor, namaz kılarken başına işkembe konuyor ve kendisine her türlü hakaret reva görülüyordu. Ne var ki, Allah Resûlü (s.a.v.) bunların hiçbirine aldırış etmeden ve usanmadan tebliğ vazifesine devam ediyordu. Öyle ki en azılı düşmanlarının kapısına dahi defalarca uğrayarak ilahi davetini sunuyordu. Panayır alanlarında dolaşıp, bir kişinin hidayetine vesile olabilmek için çadır çadır geziyor; fakat gittiği her kapı yüzüne kapanıyordu.

Davasından asla vazgeçmeden aynı ciddiyetle görevini en mükemmel şekilde ifa eden Efendimiz (s.a.v.), Mekke şehri daha fazla ümit vermeyince Taif’e gitmişti. Fakat rahat ve rehavetin şımarttığı Taifliler, Mekkelilerden daha baskın çıkmıştı. Bütün sefîh ve ayak takımı toplanıp, Resûl-i Ekrem’i; evet O, meleklerin dahi yüzüne bakmaya kıyamadığı güzeller güzelini taşlayarak Taif’ten kovmuşlardı. O sırada yanında, evlâdım deyip bağrına bastığı Zeyd b. Hârise, gelen taşlara vücudunu siper ederek korumaya çalışmıştı ama yine de mübarek vücuduna isabet eden taşlar her yanını kanlar içinde bırakmıştı. Kısacası sevgililer sevgilisi Hz. Muhammed Aleyhi salatu vesselam davası uğrunda nice sıkıntılar ve işkenceler görmüştü. Ancak O (s.a.v.) tüm bunlara karşı büyük bir sabır göstermişti. Ayrıca karşılaştığı her durumda Yüce Allah’a (c.c.) yönelerek yardımını istemiş ve müminlere de bu yolda sabrı ve tevekkülü tavsiye etmişti.

Müslümanlar, her devirde kâfirlerin alaycı tavırlarıyla ve zulmüyle karşı karşıya kaldılar. Günümüzde de yaşanan hadiselere baktığımızda bunu açıkça görmekteyiz. Çeçenistan’da, Afganistan’da, Arakan’da, Kosova’da, Afrika’da, Irak’ta, Suriye’de yaşanan vahşet hep küfrün düşmanlığından kaynaklanıyor. En son ülkemizde yaşanan terör eylemlerine ve Halep’te Ehl-i Sünnet Müslümanlarının hunharca katledilmesine şahit oluyoruz. Kâfirin zulmü, Hz. Âdem’den kıyamet sabahına kadar devam edecek. O yüzden iman sahipleri olarak bizler, her türlü zorluğa ve sıkıntıya karşı hazırlıklı ve sabırlı olmalıyız. Ayrıca küfür ehlinden gelen her türlü bela ve musibetlere karşı da Allah’a tevekkül ederek mücadele etmeliyiz.

Yazımızı şu hatırlatmayı yaparak bitirelim; Allah (c.c.) ve Resulünün (s.a.v.) emir ve yasaklarına hakkıyla riayet ettiğimiz müddetçe Müslümanlar hiçbir zaman zelil olmayacak ve her daim muzaffer olacaktır.

Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu

Yorum yapın