

Vatanımız yaklaşık 40 yıldan beri bir terör belası ile iç içe. Bu terör belası kimi zaman hız keserken, kimi zaman ciddi bir şekilde yoğunlaşıyor. Terör kimi zaman dağda, kimi zaman ekonomide, kimi zaman siyasette karşımıza çıkmaktadır.
Bölgedeki en güçlü Türkiye Devletine karşı yaklaşık 40 yıllık bir terörün ayakta kalması ciddi bir mali kaynak, ciddi bir silah deposu, sürekliliği olan bir eğitim, ciddi bir medya desteği, uluslararası bazı güç odaklarının desteği olmaksızın mümkün olabilir mi?
Teröre karşı yürütülecek politikamız, terör ortamını yaşatan ve terörü yürüten örgütlerin arkasındaki iç ve dış güçler ile alakalı önlemler alınmalıdır.
Eğer düşmanımızı bilir ve tanırsak, düşmanımızı güzel analiz edersek başarıya bir adım daha yaklaşmış oluruz. Bu konudaki düşmanımızı bulmak bizler için zor olmayacaktır. Terör örgütünün hangi dış güçlerin işine yaradığını ve kimler tarafından beslenip, himaye edildiğini daha kolay anlamış oluruz.
Terörün merkezi hepimizin bildiği üzere Kuzey Irak Bölgesindeki kamplar ve Kandil dağlarıdır. Peki ya burası kimin kontrolündedir? Hepimizin de bildiği üzere ABD kontroldeki Irak’tır. Bu da demektir ki terör ABD desteği ile ayakta duruyor. Bu konuda Devlet olarak ciddi bir şekilde kararlılığımızı gösterip, diplomasi tedbirleri arttırmamız gerekmektedir.
TSK Kandil üzerinde bir girişimde bulunduğu zaman, hemen Belçika’dan bir ses, Almanya’dan farklı bir ses, Amerika’dan yönlendirici bir açıklama geliyor. Bununla beraber zaman zaman Alman kökenli, Ermeni kökenli, ABD kökenli ölüler elimize geçiyor. Aslında bu haberler her şeyi ortaya koymaktadır.
Yine, İran’ın sınır eğitim kampların da, teröristlere eğitim verildiği herkes tarafından bilinmektedir. Bununla beraber teröre güçlü bir darbe vurulduğu zaman, ilk kaçış yerleri İran toprakları oluyor.
“Küfür tek millettir” hakikati bu terör olayında bir kez daha zuhur etti. Kısacası tüm Batı ülkeleri ile birlikte, onların başını çeken Yahudiler, Müslümanlara karşı, ülkemize karşı bu terör olayını bitirmeyeceklerdir.
Bugün ülkemizin doğusunda hissettiğimiz terör, yeri gelecek batıdan da karşımıza çıkacaktır. Hiçbir gayri müslim ülkelerde terör olayı veya terör örgütü diye bir şey yoktur. Çünkü biz Müslümanlar hiçbir zaman düşmanımız dahi olsa onu sırtından vurmayız. Gelir yürekle karşısına çıkarız. Ama korkak ve karaktersiz gayri müslimler, tarihimizde de mevcuttur, hep Müslümanları sırtından vurmuşlardır. Yüzümüze karşı gülüp, fotoğraf çektiren liderlerin, kuyumuzu kazmak için o anda dahi kalplerinde projeler üretmektedirler. Biz Müslümanlar Kafiri tanımadıkça, bu sıkıntılar devam edecektir. Rabbimiz bize kafiri tanıtıyor ama, bizler onları sözlerimizle tesir altında bırakacağımızı zannediyoruz. Ecdadımız onların bedenlerine hakim olduklarında bile, kalplerine hiçbir zaman hükmedemediler. Kalplerinde gizli bir düşmanlık ve kin her zaman vardı. Yazımıza Dahilerin dâhisi, büyük komutan Halid bin Velid hazretlerinin sözü ile bitirmek istiyoruz: Galibiyetin yarısı, Düşmanını kendinden daha iyi tanımaktır.
Düşmanımızı tanıtmak bizden, muvaffakiyet Allah’tandır.
Fatih Medreseleri Yazı işleri Kurulu