Tevekkül Yapacağımız herhangi bir iş için bütün gücümüzle çalışıp elimizden geleni yaptıktan sonra, sonucu Allah (c.c.)’tan beklemektir.
Örneğin tarlasından iyi bir ürün almak isteyen bir çiftçi, önce tarlayı güzelce sürüp tohumu eker, gübresini atar, gerekirse sulamasını da yapar. Ekinin zararlılardan korunması için her türlü tedbiri de aldıktan sonra gerisini Allah (c.c)’a bırakır, O’na güvenir. Çünkü çiftçi, elinden geleni yapmıştır. Artık ekinin büyümesi ve ürün vermesi için Allah (c.c)’a güvenecek, sonucu O’ndan bekleyecektir. Gerçek tevekkül budur.
Yoksa hiç çalışmadan bir işin oluvermesini istemek, kendinin yapması gereken şeyleri Allah (c.c)’tan beklemek, tevekkül değildir. Müslüman’a yakışmayan yanlış bir düşüncedir.
Devesini dışarıda bağlamayıp salıveren ve “Allah (c.c.)’a tevekkül ettim” diyen bir kişiye Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Önce deveni bağla, sonra tevekkül et.” Peygamberimizin bu sözünden anlaşılıyor ki, Müslüman önce elinden geleni yapacak, sonra Allah (c.c)’a tevekkül edecektir.
Namaz kılmak, oruç tutmak nasıl dini bir görev ise, geçimini sağlamak için çalışıp kazanmak da ibadet değeri taşıyan bir görevdir. Yüce Allah “Namaz kılınınca yeryüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından nasibinizi arayın” buyurmuştur. (Cuma Suresi, 10)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’de “Helal kazanç aramanın farz olduğunu bildirmiştir.” Hz. Ömer şöyle demiştir: “Hiç biriniz rızkını aramaktan vazgeçip, Allah’ım (c.c.) bana rızk ver demesin. Biliyorsunuz ki, gökten ne altın yağar ne de gümüş.”
Görülüyor ki, çalışmak dinimizin emri, Müslümanın görevidir. Bir işi başarmak için önce elimizden geleni yapacağız, bütün gücümüzle çalışacağız. Sonra bizi başarıya ulaştırmasını Allah (c.c.)’tan bekleyeceğiz, O’na güveneceğiz.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “Hakikaten insan için çalıştığından başkası yoktur“(Necm Suresi, 39) buyurarak çalışmanın önemini bildirmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) de “Kişinin yediği en hayırlı yemek, elinin emeği ile kazandığı yemektir. Allah’ın Peygamberi Davut (a.s.)’da elinin emeği ile geçinirdi“(Riyazü’s-Salihin, c.I, s. 569) buyurmuştur.
Dinimiz, çalışmaya büyük önem vermiş, helal kazanç sağlamak için çalışmayı ibadet olarak değerlendirmiştir. Çalışan insan hayırlı insandır. Çünkü insan çalışmakla hem kendisine, hem ailesine, hem de milletine yararlı olur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “İnsanların hayırlısı, insanlara yararlı olandır” buyurarak bu gerçeği açıklamıştır. “Müslüman hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmalı, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için hazırlık yapmalıdır.”
Yine başka bir ifadesinde “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır” (Keşfu’l-Hafa, c.II, s. 233) buyurarak Müslümanların her gün daha ileri gitmesini istemiştir.
O halde Müslüman, hem dünyası, hem de ahireti için çalışacak, her gün daha ileri gidecektir. Dinimizin emri budur.
Peki, Dini Mübin-i İslam için ne gibi mücadele ediyoruz? İnsanlar her türlü kötülüğe dalmış giderken, bizler ne yapıyoruz? Üç beş günlük dünya menfaatleri için geleceği ne olacak deyip, çoluk çocuğumuzu dünya menfaati için Kur’an-ı Kerimden uzak mı tutuyoruz? Asıl gelecek olan ahiret hayatı için ne hazırlıklar yapıyoruz?
Rabbimize Tam Tevekkül Etmek, Bizden Yardım Mevla Teâlâ’dandır
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu