

Namaz, Adem (a.s)’dan itibaren başlayıp tüm Peygamberlerin ve Peygamberimizin (s.a.v) ortak hükümlerindendir. Kur’an-ı Kerim’de bazı Peygamberlerin namazın önemini vurgulayan ifadelerini bizlere aktarmıştır. Meselâ Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim (as)’in şöyle dua ettiğini okuyoruz: “Ya Rabbi! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40). Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütlere değinilirken de onun şöyle dediğini nakleder. “Yavrucuğum namazını hakkıyla kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış ve başına gelene sabret. (Lokman, 31/17)” buyrulmuştur
Yaşamış olduğumuz ortam oldukça yoğun bir ortam. Kişi bir işe kendini kaptırdığında dakikaları, hatta saatleri su gibi akıp gitmekte. İnsan şunu yapayım, bunu bitireyim derken bir sonraki namazın gölgesi düşebiliyor. Kişi vaktinde kıldığı namaz ile birlikte Rabbine karşı olan vazifesini ifa etmenin hazzı ve sevincini kalben yaşar, manevi rahatlığa erişir. Çünkü her geçen dakika kendisi için her daim sıkacaktır. Strese sokacak ve elini ayağına dolaştıracaktır.
Kişi vaktinde kıldığı namaz ile birlikte kendisine bir güven duygusu gelecektir. Borcumu eda ettim edasıyla manevi bir rahatlığa erişecektir. İşinde bereket, ailesinde sevgi ve huzur artacaktır.
Sahabe ezanı duyduğu zaman işini gücünü bırakır hemen mescide giderlerdi. Öyle ki iftitah tekbiri dediğimiz namaza başlangıç tekbirini kaçıran arkadaşlarına geçmiş olsuna giderlerdi.
Şeytan namaz kılan insana namaz kılma diye telkinde bulunmaz. O insana sen cemaate gitme veya vakit daha çok şu işini hallet daha rahat kılarsın vesveseleriyle yaklaşır.
Peygamberimiz (s.a.v) risaletinden evvel Hanif dinine bağlı olanlar sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere namazlarını ifa ederlerdi. Peygamberimizin risaleti ile birlikte, Peygamberimiz namaz ibadetine hemen hayata geçirmiştir. Resulullah Efendimizin (s.a.v) müşriklerin baskı ve hakaretlerine rağmen zaman zaman Mescid-i Haram’ da, vadilerde, evlerinde, toplu olarakta Dâru’l- Erkam’ın evinde toplanıp namaz kılarlardı.
Peygamberimiz (s.a.v) en zor şartlarda, savaşlarda dahi namazlara çok ciddi ehemmiyet göstermiş ve her daim zamanında kılmıştır. Hatta Hz. Ali’ye (r.a) hitaben “Ya Ali, namazı vakti girince, geciktirmeden hemen kıl” diye cennetle müjdelenmiş olan seçkin sahabesini uyararak aslında bizleri uyarmıştır. Diğer bir Hadis-i Şerif’te “Allah-u Teâlâ’nın rızası, vakti girince hemen kılınan namazdadır” buyurmuşlardır.
Bu Hadis-i Şerif’ler namaz ibadetinin ne kadar önemli olduğunu ve bu ibadette çok titiz olunması gerektiğini açıkça bildirmektedir. Namaz, vaktinde ve huşu içinde kılındığında Allah (c.c) Katında makbul bir ibadet hükmündedir.
İşlerimizin hafiflemesi, kalbimizin huzuru, Rabbimizin rızası için namazlarımızı vaktinde kılmalıyız.
Namazları Vaktinde Kılmak Bizden, Kabul Mevla Teâlâ’dandır
Fatih Medreseleri Yazı İşleri Kurulu