Bir insan kendisini her zaman takip etmeli. Büyük küçük ne varsa başına  gelen her şeyin sebebini kendi mana aleminde çöze bilmelidir. Küçük gördüğü bir hareket büyük başarıların öncüsü olabilir. Veya büyük gördüğü bir hareket sonuçsuz kalabilir.

Örneğin birkaç gün önce yaşamış olduğumuz milyonlarca tl maddi hasarla sonuçlanan yağmur ve dolu hadisesi. Normal şartlarda yağmur rahmettir, hayattır, güzelliktir. Fakat zarar veriyorsa, kırıp geçiriyorsa, kalbe korku salıyorsa bu ikazdır. Bu Rahman’ın açık bir uyarısıdır.

Müslüman bir kişi veya toplum veya devlet on günde üç büyük afet ile karşı karşıya geliyorsa, kendisini sorgulamalı, yaşantısını masaya yatırmalı. Mevlaya olan vazifelerini tekrar gözden geçirmelidir.

Her olayın illa bir sebebi vardır. Eğer bir olayda biz sadece zahiri sebebi göstererek gerçek sebebi örtersek, onu ön plana çıkartarak Mevlamızın ikazını unutturursak insanlara ihanet etmiş ve yanlışa yönlendirmiş oluruz. Buda çok büyük vebal olur.

Bu tarz olayları sadece bilimsel bir takım teorilere bağlayarak olayı Rabbimizin bir uyarısı olarak almazsak, bunlara alışmaya kalkışırsak afet ülkesi oluruz Allah muhafaza. Bu kadar rahmet kapısı varken o kapıları bırakıp köşelere sıkışmış olan azap kapısının başında nöbet tutmak Müslümana yakışan bir iş değildir.

Azabı, afeti durduracak şey tövbedir. Yapılan hatadan pişman olmak özür dilemektir. O yüzden her bir fert olarak adım atmalıyız.

Aynı zamanda Hükümet bazında da haramlarla alakalı, Mevlamıza isyanlarla alakalı dur demek lazım. Açık kapıları kapatmak, mümkünse engellemek lazım. Allah’a en büyük isyanlardan olan ve zirve yapan faize, içkiye kumara tesettürsüzlüğe ve buna benzer Rabbimizin razı olmadığı tüm haramlara, hatalara, yanlışlara dur denmezse rahmeti değil azabı çekeriz.Rahmet içinde yaşamak ümidiyle.

Fatih medreseleri yazı işleri kurulu