

Bugün şehit bayram ali Öztürk hocamızın şehadetinin 10. Yılı. Ömrünü ilim ve irfana adamış, bildiğini yaşayan ve yaşatan İsmailağa camiasının önde gelen nadide şahsiyetlerden alim şehit bayram hocamızı rahmetle yad ediyoruz. 3 eylül 2006 sabahı 07.30’da İsmailağa camii şerifinde sabah namazının ardından vermiş olduğu dersin bitiminde Mustafa Erdal adındaki zalimin bıçaklı saldırısı sonucu şehit olan Bayram hocamızın şehit edilmesinin ardından 10 yıl geçmesine rağmen katillerin arkasındaki kirli ellerin hala açığa çıkarılamaması vicdanlarımızdaki yaranın kanamasını devam ettiriyor.
Mevla teala bayram hocamıza rahmet eylesin. Onun gibi bu kapıya yakışır dava adamlarının yetişmesini bütün camiamızdaki nesillere nasip eylesin.
Şehit ali bayram hocamız dünya hayatını başarıyla tamamlayıp ahirete şehit olarak giden nadide insanlardan biridir.
Daha küçük yaşlardayken sultanımız kendisini gördüğünde bu çocuk büyüyünce İsmailağa da mektubat okuyacak buyurarak bu yolda yürüyeceğinin müjdesini alan değerli bir şahsiyet.
Daha 2 aylık iken babasını kaybeden bayram hocamız yetim olarak hayata başlamıştır. Küçük yaşlarda dahi almış olduğu harçlıkları ihtiyacı olduğu halde biriktirip kitap alırdı.
Bir defasında bütün harçlıklarıyla kitap aldığından dolayı bir şey yiyememiş açlıktan bayılmış halde bulunmuştur. Evlendiği zaman bütün takı paralarıyla doğuya giderek oralardan arapça Osmanlıca farsça kitaplar alarak dönmüştür.
Erzurum ilahiyat üniversitesini bitirdiğinde sultanımızın düsturu ile istanbul’a yerleşen ilim okutmayla beraber aynı zamanda sohbetlerle irşada başlayan kıymetli bir dava adamıdır.
Başta arapça olmak üzere Osmanlıca farsça İngilizce Fransızca ve kısmen de almanca dillerini bilen değerli bir bilge insandı.
İstanbul’da imamlığa başlayan bayram hocamız sabah namazında evden çıkar yatsıdan sonra ancak gelebilirdi ve derdi ki dava adamı gece yarısından itibaren eve gidemeyen adamdır ve giderken de davasını düşünür dedi.
Gündüzleri eve gitme adeti pek olmayan bayram hocamız öğle yemeğinde camii de eğitim verdiği talebelerine ekmek ve peynir verir. Kendi ise marul ve ekmek ile günlerini geçirirdi. Hatta hafızlığını bu şekilde tamamlamıştır.
Her zaman evlatlarını ve çevresini Allah dostlarını sevmeye, ilmi almaya teşvik eden bayram hocamız efendi hazretlerimize ve kitaplara doyamadığını ifade ederdi.
Zaman zaman çocuklarına; “oğlum hiçbir şey yapamıyorsanız efendi hazretlerimize bakın. Gözünüz gönlünüz onun resmini çeksin” diye tavsiyede bulunurdu.
Sultanımızın kendisine yürüyen kütüphane buyurduğu bayram hocamıza sultanımız çok değer verirdi.
Kendisi de efendi hazretlerimize karşı son derece hürmetli ve saygılı bir talebe idi. Mektubatçı bayram hoca demeleri de kendisinin allah dostlarına olan sevgisini ortaya koymaktadır. Davasına sadık, cesur ve yürekli bir kişiliğe sahip idi.
Sohbetlere çıktığında kürsü ile birlikte insanların kalplerini de inletirdi. Şehadete karşı apayrı bir muhabbeti olan bayram hocamız bu işler aşk ister. Aşkın önünü ölümden başka bir şey kesemez. Aşk da bedel ister derlerdi ve o bedeli şehadetle yerine getirdiler.
Şehadetlerinden 2 gün önce sultanımızın huzuruna gelerek efendi hazretleri hazreti ömer gibi mihrabda şehit olmak istiyorum diyor. Sultanımız kendisine sarılıyor bu isteğini de kırmayarak inşallah diye duada bulunuyorlar.
Ve hocamız 3 eylül 2006 Pazar günü sohbetten sonra saat 07.30 sularında hakkın rahmetine kavuşuyor. Fakat şehadetinin üzerinden tam 10 yıl geçmesine rağmen katillerin arkasındaki kirli işbirlikçilerin gün yüzüne çıkarılmaması dava ile ilgilenilmediği yorumlarına sebep olmuştur.
Rabbim kendisine rahmet eylesin şefaatlerine nail eylesin. Yakınlarını da sultanımız yolunda daim eylesin.