İslam dininin, yeryüzünde hâkimiyetine engel olmak isteyen bazı gizli ve derin yapılanmalar, tüm dünyada faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bugün İslam coğrafyasındaki ülkelere baktığımızda bunu daha net görebilmekteyiz. Afganistan’da, Irak’ta ve son zamanlarda Mısır’da yaşanan hadiseler, derin yapılanmaların ne denli etkili olduklarını bizlere göstermektedir. Müslümanlar arasında tefrika çıkararak, iç savaşa sürükledikleri İslam ülkelerinin durumu, içler acısıdır. Tefrikaya düşürülen Müslümanlar, yeryüzünde sürekli zulüm altında inlemektedir.
Her ülkeye uzanan kolları ile küfre hizmet eden gizli örgütlerin en büyük hedefi, Müslümanların yükselişini engellemektir. Dünyanın her köşesine sinmiş derin güçler, ülkemizde de Müslümanların birlik ve beraberliğini bozucu faaliyetlerini sürdürmektedirler. Maalesef derin yapılanmalar, Allah (c.c.) ve Resulünün (s.a.v.) çizgisinden taviz vermeyerek halkın büyük sevgi ve saygısına mazhar olmuş camiamızın içine de sızmış durumdadır. İslam’a büyük hizmetleri olan camiamızın her türlü hizmetlerini engellemek için uğraşanlar, sürekli bir mücadele içindedirler.
İKİ ŞEHİT YETMEZ Mİ?
Hizmetleri ile ön plana çıkan Hocalarımıza karşı yapılan sözlü ve fiili saldırlar, hiçbir zaman durmamıştır. Hızır Ali Muratoğlu Hoca Efendinin 1998 yılında, Bayram Ali Öztürk Hoca Efendinin ise 2006 yılında şehit edilmesi, derin yapılanmanın ne kadar tehlikeli boyutlarda faaliyet gösterdiğinin en somut delilidir.
Cemaat içi derin yapılanma, Mahmud Efendi Hazretlerimize (k.s.) verilen ‘İnsanlığa Üstün Hizmet’ ödül programını bile engellemek istemiştir. 42 ülkeden gelen 350 âlimin katılımı ile gerçekleşen bu büyük organizasyon, Sinan Erden Spor Salonunda yapılacakken, engelleme faaliyetleri neticesinde maalesef bir otelin konferans salonunda yapılmıştır. Dediğimiz gibi derin yapılanmanın tek gayesi var; o da İslam adına yapılan güzel çalışmaları engellemek.
O gün Efendi Hazretlerimizin (k.s.), Sinan Erdem Spor Salonunda yapılması planlanan ödül törenine engel olanlar, Fatih Medreselerinin 06 Temmuz Cumartesi günü düzenlemiş olduğu “Türkiye Hatibini Seçiyor” programını da engel olmak istediler. Neden engel olmak istediler? Çünkü bu program, Efendi Hazretlerimizin (k.s.) ideali olan Medreseleri ve hafızlık eğitimini ülke geneline tanıtmayı ve sevdirmeyi gaye ediniyordu. Neyse ki yapılan onca karalama ve iftiralara rağmen programa engel olamadılar.
NEYE, KİME HİZMET?
Derin yapılanma, Hocaların daha önce yapmış olduğu hatadan dolayı sürekli saldırmaktadır. Fatih Medreselerinin yaptığı her çalışma, mutlaka camiamız nezdinde kötülenmektedir. Cemaatimizin Hocaları suskunluklarını korurken, derin yapılanma sürekli faaliyetlerine devam etmektedir. Bu faaliyetlere bilerek ya da bilmeyerek çanak tutanlar, neye hizmet ettiklerini iyi düşünmelidirler. Küfrün mücadelesine destek vermek, bir mümine yakışmaz! Hele Efendi Hazretlerimizin (k.s.) manevi terbiyesi altında olan birisine hiç yakışmaz.
Derin yapılanma, insanı öyle bir hale getirir ki sanırsın İslam’a hizmet ediyorum. Oysaki küfrün tefrika değirmenine su taşımaktan başka bir şey yapmıyorsundur. Tüm dünyada bu tuzağa düşen Müslümanlar var. O yüzden Müslümanlar uyanık olmalı, basiretli bir bakışla neye ve kime hizmet ettiğini iyi tespit etmelidir. Allah (c.c.) muhafaza etsin! İslam’a hizmet ediyorum diyerek, Müslümanları ayrılığa teşvik edersin. Mevla’m hepimizi bu duruma düşmekten muhafaza etsin!
Ezcümle küfrün karanlığında, zulmün pençesine düşmüş milyonlarca Müslüman varken birde fitne çıkararak cemaati bölmeye çalışmak, olsa olsa derin bir yapılanmanın habercisidir. Fitne, İslam adına yapılan bir çalışmanın yükselişini engellemenin en kolay yoludur. Ayrıca fitne, derin güçlerin en iyi beslendiği kaynaktır. Bu kaynağı kurutmanın en güzel yolu ise birlik ve beraberliktir. Müslüman kardeşlerimizi son bir kez daha uyarıyoruz. Derinliğin kendine has aldatıcı bir cazibesi olabilir. Ancak Müslümanlar olarak bizler o derinlikten uzak durmalı ve içine düşmemeliyiz. Ayrıca şunu da asla unutmayalım ki yapılanma ne kadar derin olursa olsun elbet bir gün kendi derinliğinde yok olup gidecektir. Çünkü küfrün, İslam nuruna galebe çalması imkânsız bir durumdur.