Efendi Hazretlerimize Yapılan Haksızlıklar Dosyası – 11 Sarık Konusu – 4 | Fatih Medreseleri
Fatih Medreseleri

Efendi Hazretlerimize Yapılan Haksızlıklar Dosyası – 11 Sarık Konusu – 4


Efendi Hazretlerimize Yapılan Haksızlıklar Dosyası – 11

Sarık Konusu – 4

Ey İDDEF ve İsmailağa Vakfı Yetkilileri…

Sarık Konusunu, “KRİZİNE” çevirdiğiniz 2007 yılındaki, Efendi Hazretleri’nin hükmünü iptal ettirip, kendi kararınızı hâkim kılmak için Efendi Hazretleri ile yaptığınız o görüşmeyi hatırlıyorsunuz değil mi?

Efendi Hazretlerinin kalbini kırmış, Onu kendinize karşı küstürmüş olduğunuz ve adeta ona manevi işkence yaşattığınız o görüşmeden sonra, bir zamanlar sizin talebeleriniz olan hizmetteki ekip tarafından “Efendi hazretleri çok yorgun” denilerek, apar topar kapı dışarı edilişinizi nasıl unutabilirsiniz?

Efendi Hazretlerinin odasından kapıya konurken suratlarınız asık, başlarınız yerde o perişan haliniz; zaten her şeyi açıklıyordu.

Efendi Hazretlerinin makamına saldırı olan o kararınızı, Efendi Hazretlerine açıklayarak, Efendi Hazretlerini son derece üzmüş ve kırmış olduğunuzu gören bu arkadaşlar kapıyı bozmanızın Efendi Hazretlerinin makamına ve tarikatın usullerine saldırmanızın bedeli olarak; hocaları olmanıza bakmadan sizi kapıya koymuşlardı.

Yoksa o görüşme olumlu geçmiş olsaydı, hemen kapı dışarı edilir miydiniz?

Hiç dikkat ettiniz mi 2007 yılındaki camiada kırılma noktası yaşattığınız bu sarık krizinden sonra, ne Efendi Hazretlerimiz camiye geldi, ne de siz Efendi Hazretlerine gidebildiniz. O günden sonra, Efendi Hazretlerine İsmailağa’da bir odayı bile çok gören sizin değişmez yöneticiniz Seyfettin İnanç’ında dediği gibi “Efendi Hazretleri İsmailağa Camiine kaç kere geldi ki?”

Artık bu hâdiseden sonra sizde Efendi Hazretlerine kaç kere gidebildiniz ki?

Vakıf olarak gidip de verdiğiniz bu görüntü, son olmadı mı? Bir daha böyle bir görüntü olmadı Efendi Hazretlerinin huzurunda.

Evet camiada çıkarttığınız sarık krizi sebebiyle, Efendi Hazretlerine yaşattığınız kırılma noktası sebebiyle, Efendi Hazretlerinin 50 yıl hizmet edip emek verdiği cami ve cemaatinden O’nu ayırdınız. Efendi Hazretlerinin kendi camiine gelmesine, cemaati ile kavuşmasına engel oldunuz.

Efendi Hazretlerine yanlış itikadınız ve bakış açınız sebebiyle; Efendi Hazretlerini cemaatinden, cemaatini de Efendi Hazretlerinden ayırdınız! Babayla evladın arasına girdiniz!

Yaktığınız fitne ateşine odun taşırken, kendiniz de o ateşte yanıp kavruldunuz.

Hadisi Kutside Mevla Teala buyuruyor ki: “Men âde lî veliyyen fegad âzentühü bil harbi” “Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, ben ona harp açarım.”

Bizler bu düşmanlığı hep Müslüman olmayanlardan, tarikat münkirlerinden olur zannederdik. Bu hadisi Kutsinin muhataplarının, hep dışımızdakilerden olduğunu düşünürdük. Ancak sizler bize, bu düşmanlığın dışımızdakilerden başka, içimizdekiler tarafından da olabileceğini göstermiş oldunuz.

Sizin Efendi Hazretlerine yaşattığınız bu üzüntüler ve acılar, Onun hükmünü iptal ettirip kendi kararınızı dikte etmeniz, Onun makamına saldırı ve ona düşmanlık değil midir?

Efendi Hazretlerimize aciz ve noksan gözüyle bakmanız, bakılmasına sebep olmanız, ”artık kenara çekil. şimdi sahada biz varız.” dercesine hareketleriniz, Efendi Hazretleri ile cemaati arasına girerek kavuşmalarına engel olmanız, müritlerin mürşidi kamillerine teslimiyetlerine engel olmanız, açtığınız bu kötü çığır ve kapıyı bozmanız Efendi Hazretlerine düşmanlık ve buğz değil de nedir peki?

Tüm bunlara rağmen sizler, devamlı yaptığınızı yapar ve kendi lehinize tevile giderek; “Bu konuyu neden bu kadar abartıyorsunuz? Bundan bir şey olmaz!” diyorsanız; bizim size söyleyecek tek bir sözümüz kalıyor:

Yazıklar olsun! Sizin tarikat anlayışınıza!

Eyvahlar olsun! Sizin mürşidi Kamil anlayışınıza!

Bizler sizinle aynı kafada olmaktan, sizin Efendi Hazretlerimize baktığınız gibi bakmaktan, Efendi Hazretlerimizi aciz, noksan, işini tamamlayıp artık yerini başkasına bırakması lazım şeklindeki bakışınızdan Allah’a sığınırız. Bizler sizin baktığınız gözle Efendi Hazretlerine bakmıyoruz.

Efendi Hazretlerimizin sarık takın kararı ile birlikte sizler yeni bir irade ortaya koymakla camiada ikilik ortaya çıkartmış; Efendi Hazretlerinin emrini uygulayıp sarık takanlarla, sizi dinleyip hayır takılmaması lazım diyen ve takmayanlar şeklinde ikiye ayırmıştınız. Sizler bu hareketinizle ilk defa Marifet – Vakıf kavgasını başlatmış oldunuz. Hatta Efendi Hazretleri ile olan o görüşmeden dönüşte aynı arabada beraber geldiğiniz hocalara, hizmet ekipleri tarafından telefon edilerek ”Efendi Hazretleri’nin hükmünü ortadan kaldıran, Efendinin muhalifleriyle aynı arabada sizin ne işiniz var” denilerek o hocaların arabadan indirildiği de hâlâ hafızalarımızda tazeliğini korumakta.

Bizler sultanımızın ağzından çıkan sözün ayet gibi olduğunu söylediğimizde bizi bir taşlamadığınız kalmıştı.

O yüzden evvela o meşhur hocanızı ve sizin mürşidi kamil anlayışınızı kontrolden geçirip sizi tövbeye davet ediyoruz.

Bunu da beceremiyorsanız, o zaman sizi susmaya ve şu güzide cemaatin başından kenara çekilmeye davet ediyoruz.

Gönül isterdi ki sizler bu görüşmeden bir ders çıkarasınız da, tövbe-i istiğfarla, yalvarıp yakarma ile halinizi ıslah edesiniz. Efendi Hazretlerini kendinize darıltmış bir vaziyette ahirete gitmeyesiniz. Efendi Hazretlerinin gönlünden düşmektense gökten düşüp parçalanmak evladır diyerek, onun gönlüne tekrar girebilmenin yollarını arayasınız.

Bu sarık ve diğer konularda Sultanımızın kalbini incittiğinizden dolayı Sultanımızdan biz özür diliyoruz. Sizin adınıza değil, kendi adımıza özür diliyoruz. Nasıl seni incitmelerine müsaade ettik Sultanım. Sana nasıl bu ifadeleri kullandırttık Efendim.

İsmailağa Derneği Yazı İşleri Kurulu

Yorum yapın